Valizimi,otobüsün bagajına yerleştirirken,endişeliydim. Şimdi gerçekten yalnızdım. Tanıdığım şehirden kilometrelerce uzakta,kaybolabileceğim kadar büyük bir yere gitmeye kalkışıyordum. Valizimi yerleştirdikten sonra hızlı adımlarla annemlerin yanına gittim. Bir taraftan etrafa bakınıyordum,sanki tanıdık yüzler arıyordum. Şu an tam anlamıyla yalnızlığı oynuyordum.
Annem,yüzümde endişe ve korku arıyordu. Bir kaç dakika sessiz kaldıktan sonra annem,eliyle saçlarımı düzeltti.
"Leyla,gitmek zorunda değilsin. Burada da bir üniversite okuyabilirsin."
Gözlerimi devirdim.
"Anne,oraya gitmemi en çok isteyen sendin,dengesizliğin beynimi bulandırıyor."
Annem başını salladı. Bir şey söylemedi,çünkü haklıydım. Başka bir yerde üniversiteye gitmemin daha iyi olacağını kendisi söylemişti. Tüm bu konuşmalara rağmen,babam tek kelime etmiyordu. Üzülüyor mu bilmiyordum çünkü babamın yüzüne bakıp duygularını anlamak gerçekten çok zordu.
"Otobüs kalkıyor,Leyla." Annemin ince ses tonuyla kendimi toparladım. İkisine de sımsıkı sarıldım. Onları bırakmak bir yana,arkadaşlarımı bırakmakta bana zor gelmişti. Hepimiz farklı yerlerdeydik. Ben de farklı bir yere gidiyordum. Arkamı döndüm ve otobüse doğru yürümeye başladım. Otobüse bindiğim gibi,şöför harekete geçmişti. Annemlere el salladım. İçim burkulmuştu. Şimdi her zamankinden daha boş ve tatsız bir yalnızlığın içindeydim.
Cebimden çıkardığım buruşmuş kağıdı açtım,Numara 5.
Yerimi bulduğumda,yaşlı bir teyze tarafından işgal edilmişti. Gözlerimi devirdim ve boş yer aramaya başladım. Tek boş yer vardı,arkadaki sessiz ve ürkütücü çocuğun yanı. Yanına oturmaktan biraz çekinsem de,daha fazla ayakta duramayacağımı fark ettim. Çocuğa doğru yürüdüm.
"Yanına oturabilir miyim ?"
Çocuk umursamaz görünüyordu. Başını çevirip bana baktı. Yüzü,fazla kusursuzdu ve fazla duygusuzdu. Yüzünü tekrar pencereye çevirdi. Bu otur demek miydi bilmiyordum fakat artık oturmam gerekliydi. Gözlerimi devirip yanına oturdum. Hiç konuşmuyordu. Tamam,ben de genelde böyleydim fakat insanlara cevap veriyordum.
Hala umursamaz bakışlarıyla dışarıyı seyrediyordu. Ben yokmuşum gibi davranıyordu. Beni umursamasını istemiyordum fakat,bilmiyorum yani en azından cevap vermesi iyi olurdu. Koltuğumun yarısında o oturuyordu. Yanında kimse yok gibi yayıla yayıla oturuyordu.
"Nerede oturduğumu görmüyor musun ?" Sesim sinirli çıkmıştı fakat çocuk hiç oralı olmadı. Ah, ne mükemmel bir gece ama !
"İnsanlardan mı korkuyorsun ?" Bu sefer daha sinirliydim bir cevap bekliyordum. Buz kesilmiş gibi alev alev yanan gözleriyle bana baktı. Yüzü bembeyazdı.
"Sen hiç susmaz mısın ? Ben istediğim zaman benimle konuşabilirsin. Ve senin gibi aptal bir kızla konuşmak istemiyorum. İnsanlar benden korksun aptal kız,sen de öyle."
Son cümlesini söylerken gözleri alev alacak sanmıştım. Nefretle doluydu. Fakat sesi,öylesine kusursuzdu ki. Sesiyle aptala dönmüştüm. Saçlarımla oynamaya başladım. Bir süre sonra acıktığımı fark ettim. Yemek yemeye bayılırdım. Fakat bu ukalanın yanında yemek yiyeceğimi düşündükçe,sinirlerim bozuluyordu. Yanıma bir sürü çikolata almıştım. Ve kola. Tam sağlıksız yiyeceklerin niye bu kadar lezzetli olduğunu düşünürken kolamı açmaya çalışıyordum.
Hızlıca açmayı denerken,kola etrafımdaki insanlara ve elbette ki benim üstüme dökülmüştü ve en kötüsü ukalanın üstüne. Herkes bir anda bana doğru sinirli bakışlar atmaya başlamıştı,sol tarafıma dönmek istemiyordum çünkü ukalanın bakışını görmek istemediğime gerçekten çok emindim.
"Beceriksiz."
Ses ondan geliyordu,korkarak başımı çevirdim. Bana bakmıyordu bile.
"Gerçekten özür dilerim,ben b.-"
"Artık çeneni kapar mısın ? Ses tonun canımı sıkıyor."
"Bana emir veremezsin,sen kim oluyorsun,bu ukalalık bu özgüven nerden ?" Kendimi tutamamıştım. Çünkü gerçekten sinirliydim ve her yerim yapış yapış kola olmuştu.
Bana doğru döndüğünde ürkmüştüm. Tuhaftı,ne yapacağı belli olmuyordu.
"Ben,Emir Duran ya sen ?"
Sesi sinirli olmadığını gösterirmiş gibi yapsa da,sıkıca birbirine kenetlediği dişleri beni ürkütmemek için rol yaptığını söylüyordu.
"B-Ben Leyla"
Sesim kesinlikle kendimden emin falan çıkmamıştı,farkındaydım ama açıkçası umrumda değildi.
"Tamam şimdi sesini kes."
Evet işte yeniden başa dönmüştük. Sesimde onu rahatsız eden ne olabilirdi ki ? Bunu anlamak için bir kaç kez öksürdüm ve birbirinden anlamsız kelimeler mırıldandım. Sesim o kadar da kötü değildi. Ben bunları yaparken gülümsediğini fark ettim,yani öyle sandım. Çünkü başımı çevirdiğimde yine aynı soğukluğuyla pencereden bakıyordu. Bay Kusursuz.
Sanırım onun yüz hatlarını incelerken uykuya daldım.