Fizik dersinin son 12 dakikasındaydık. Bu ders öğle yemeğinden önceki son dersti. Fazlaca sıkıldığımdan dolayı öğretmeni dinlemekte zorluk çekiyor aynı zamanda da uykum geliyordu. Bana 12 hafta gibi gelen 12 dakikadan sonra nihayet zil çaldı. Sıramın üstüne dağılmış olan kitaplarımı ve kalemlerimi topladım. Çantamın fermuarını kapattım ve koridora çıktım. Dolabım sınıfın yaklaşık 87 santimetre ötesindeydi. Dolabıma gittim ve kitaplarımı yerleştirdim. Her zaman yaptığım gibi yemekhaneden dandik bir sandviç ve elmalı meyve suyu aldıktan sonra bahçeye çıkıp yalnız başıma bir bankta oturup onları yiyecektim. Yemekhaneye gitmek için merdivenlere yöneldim. İki kat aşağı indikten sonra kimseye görünmemeye ve konuşmamaya çalışarak yemekhaneye ilerledim. Oradaki görevliye istediklerimi söyledim. Aldıktan sonra bahçeye çıktım. En köşedeki banklardan birine oturdum. Çantamı yanıma koydum. Yemeye başlıyordum ki okul binasının sol tarafında, paslanmaya yüz tutmuş eski salıncakların yanında toplanmış bir kalabalık gördüm. Merakıma yenik düştüm. Çantamı sırtıma takıp oraya doğru gittim. Normalden biraz daha kısa boylu oluşum sayesinde en öne az bir zamanda geçtim. Tam tahmin ettiğim gibi bir kavga vardı. Döven kişi okulun iri yarı sayılabilecek, yüksek egolu tiplerindendi. İzlemeye başladım. Dövülen ise daha önce internette sıkça fotoğraflarını ve videolarını gördüğüm ama adını bilmediğim biriydi. Ayrıca bizim okulda olduğundan da haberim yoktu. Dünyadan neredeyse kendimi soyutlamıştım. Tanımamam veya fark etmemem olağandı. Kavga git gide daha da şiddetleniyordu. Döven, dövüleni yere düşürmüştü. Dövülenin burnu ve dudağının kenarı kanıyordu. En sonunda döven diğerinin yakasından tuttu ve ona "Bir daha bana bulaşırsan daha kötü şeyler yaparım bücür." dedi. Daha sonra kalabalığını da toplayarak gitti. Dövülen yerde tek başına kalmıştı. Yanına gittim. Elinden tuttum ve kalkmasına yardım ettim. Çantamdan bir peçete çıkarıp kanayan yerleri temizlemeye başladım. Boyum bu sefer bana ayak bağı olsa da parmak uçlarımda kalkarak onun boyuna yetiştim. Daha doğrusu yetişmeye çalıştım. Fazla zorlandığımı anlayınca dizlerini biraz büktü. Tüm kanları temizleyince bana "Adın ne?" diye sordu. Hafif kızararak ama istifimi bozmadan "Autumn Rachel." dedim kısaca. Minik ve içten bir şekilde sırıttı. "İsmini sevdim." dedi. Daha çok kızararak başımı öne eğdim. "Utandığında fazla şirin oluyormuşsun." dediğinde başımı iyice önüme eğdim ve arkamı döndüm. Gidecekken elini omzuma koydu ve "Adım Hayes." dedi. Ona doğru döndüm. Gülümsüyordu. Ben de gülümsedim.
Öncelikle merhaba. Bu hikayeyi iki kişi yazıyoruz. Ben ve MaviRenkliPanda . Onun hikayelerine de göz atın bence. Umarım hikayeyi sevmişsinizdir. :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairy Of My Tale
Fanfiction"I'm thinkin' bout how. Nasıl olduğu hakkında düşünüyorum. People fall in love in mysterious ways. İnsanlar farklı yollardan aşık olurlar. Maybe it's all part of a plan. Belki bunların tümü sadece bir planın parçasıdır. Me i fall in love with you ev...