1. BÖLÜM

225 22 13
                                    

Yirmi bir yıllık hayatımda ilk kez en nefret ettiğim şeylerden birini yapacaktım.


Yalvarmak.


Karşımda sinirle soluyan ve başımda ne yaptığını bilmez halde bana doğru yürüyen adamın gözlerine baktım.


"Lütfen...lütfen, yapma. 'Yalvarıyorum..' Yapma. Dayanamıyorum. Bırak beni artık. Seung...sana yalvarıyorum bırak beni. Beni özgür bırak. Arkadaş olarak ayrılalım. İkimizin de canı daha fazla yanmasın. "



Sözlerimin bitmesiyle dolan gözlerimi sağ elimin tersiyle silidim. İçmiş olduğu içki yüzünden karşımda zar zor ayakta duran arada yalpalayan ve yüzü bazen ağlamaklı bir hal alan bedene baktım. Yumuşak bir şekilde "Chaeyoung..." dedi. Burnunu çekip eliyle arada ağladığı ve yaş biriktiği için gözlerini sildikten sonra doğru düzgün ayakata kalabilmek adına elini sağındaki sandalyeye uzatıp başlığından sıkıca tutundu. Yerde, ağlamaktan gözleri kızarmış duvara sinmiş ve hiç hali olmayan bana, acıyarak baktı. İnsanların bana öyle bakması nefret ettiğim şeylerden diğeriydi. Hiç beklemediğim bir şekilde bağırarak konuşunca korkarak arkamdaki duvara daha çok yapıştım.



"CHAEYOUNG! KES SESİNİ! SEN BENİMSİN. SEN BANA AİTSİN. BUNU AKLINA SOK. SEN BENİMSİN. 5 AY ÖNCE NE DEDİYSEM HALA GEÇERELİ. EN BAŞINDAN BERİ BANA AİTTİN. SEN BENİMSİN."



Sarf ettiği sözlerle kan beynime sıçrarken bütün üzgünlüğüm ve acizliğim gitmişti. -acizlik. Bu da sevmediğim diğer bir duyguydu. Bugün sevmediğim her duyguyu yaşayayım diye vardı galiba.-Anlık gelen güç ile ayağa kalktım. İçimden gelen acı ile bağırdım.



"BEN BİR EŞYA DEĞİLİM. BEN SANA AİT DEĞİLİM. BEN KİMSEYE AİT DEĞİLİM. NEDEN SENİNLE BİRLİKTE OLDUĞUMU ÇOK İYİ BİLİYORSUN. NE ARA BU KADAR HASTALIKLI BİRİ OLDUN? TİKSİNİYORUM SENDEN!"



Nefes almak için dururken göz yaşlarım istemsizce akıyordu. Hıçkırarak ağlıyordum. Nefesim kesiliyor ve nefes alamıyordum. Bir anlık gürültü ile irkildim. Seung tutunduğu sandalyeyi alıp evin bir köşesine fırlattı. Az öncekinden daha güçlü çıkan sesi ile daha çok korkmuştum.



"CHAEYOUNG!"


Suratıma yediğim tokat ile kalakalmıştım. Nefesim kesilmiş ve elim ayağım titremişti. Yaşadığım şoku atlatmaya çalışırken yeniden yediğim tokat ile kenardaki sandalyeden tutunmaya çalışırken bacaklarım daha fazla ayakta durmayı ve beni taşımayı reddedince yere çökmüştüm. Nefes almaya çalışırken gözlerim kapanmaya başlamıştı. Açık tutmaya çalışırken bacaklarımın arasından sızan kırmızı sıvıyı görünce daha çok açık tutmak istemiştim. Hatta bunu tüm benliğimle yapmak istemiştim. Kendimi kurtarmak... Ama gözlerim buna izin vermemiş ve kendiliğinden kapanmıştı.



Bazen sevilmeyi sevmekten üstün olarak görürüz. Çoğu zaman bu, doğrudur da. Fakat bunun ne tür bir sevgi olduğu her şeyi değiştirir. Seung'un bana olan sevgisi ilk başlarda çok güzeldi. Bu kadar hastalıklı ya da kıran türden değildi. Hayatımı onunla geçirebilirim sanmıştım. Beni böylesine güzel seven bir adamla. Fakat yanılmıştım. O, belkide benim için bu hayattaki en yanlış insandı. Peki ya doğru kişi kimdi? Ya da öyle biri var mıydı? Benim için yaratılmış olan, sadece benim için yaratılan ve benim de onun için yaratıldığım bir kişi. Diğer yarım. Beni tamamlayan ve benim de onu tamamladığım kişi. Eğer varsa neredeydi? Neden hala gelmemişti? Ölüyordum. Hayatımın baharında, her gün yavaş yavaş ölüyordum. Ama bunu kimse göremiyordu. Bunu belkide ben bile göremiyordum.

Hayır.!

Görüyordum..


Ama görmezden geliyordum. Bastırıyordum onları. Çünkü gün yüzüne çıkarlarsa beni daha çok içlerine çekip mahvetmelerinden korkuyordum. Bundan ölesiye korkuyordum. Yaşama sevincimi kaybetmekten. Aslında son beş aydır kalmamıştı. Karanlıktaydım beş aydır. Ben karanlıktan korkardım. Hemde çok korkardım. Küçükken bile bir sürü gece lambası açık kalırdı ben uyurken. Elimde ya da etrafımda sürekli el feneri olurdu. Şuan yine karanlıktayım. Ama bu kez korkamıyorum. Belkide bu karanlıktan çıkmak istemiyorum. Belkide bu karanlık bana iyi gelsin istiyorum. Bilmiyorum. Her şey üst üste gelmişti. Ve ben, altında kalmıştım. Beni daha çok içine çeken karanlığa izin verdim. Karanlıktan korkardım ama bu karanlık beni korkutmuyordu. Aksine huzur veriyordu. Bu kez korktuğum şey aydınlığa çıkmaktı. Ama ya bebeğim? O ne olacak?





 Ama ya bebeğim? O ne olacak?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

















Yeni kurguma hoş geldiniz. Keyifli okumalar. Başladığınız tarihi yazarsanız çok sevinirim.
.
Tate McRae You broke me first.
.
Bir kasım iki bin yirmi. 14.14

İNCORRECT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin