Sivilce

22 5 2
                                    


Yaz günlerine edilen acı veda sonbaharın habercisiydi. Jim Thorpe kentinde saat  7 idi. Sabah soğukları artık başlamıştı. Bu güzel mimariye sahip olan kentin bir kenarındaki evde, banyoda hareketlilik vardı. Aynaya yüzünü iyice yaklaştırmış ve iki eli ile yüzüyle uğraşan bir çocuk vardı. Hala gelişmeye devam eden vücudu onun okulun futbol takımında olduğunu belli ediyordu. Çocuğun düz koyu kahverengi saçları vardı, yüzünün kemikleri çok belirgindi. Bu onun için bir artıydı. Yeşil gözlerini aynada tek bir yere odaklamıştı. Açık renkli tenine yakışan, kırmızı ve canlı görünen o güzel dudaklarının tam altında, çenesinde, kocaman ve insanın yüzünü ekşitmesine sebep veren iğrenç bir sivilce duruyordu. Alfie güne 1-0 yenik başlamıştı. Banyonun kapısı babası Mr. Miller tarafından çalındı. "Acele edecek misin?" diye söylendi Mr. Miller. Bu sözler üzerine acı acı aynaya bakan Alfie artık elinden hiçbir şey gelmeyeceğini anladı. Cevap vermeden kapıyı açtı, Mr. Miller ile yüz yüze geldiler. Mr. Miller kaşlarını kaldırıp gülmek ve gülmemek arasındaki alaylı mimikler ile "Ophelia geldi, seni bekliyor." dedi ve gitti. Alfie acelece dolaptan eline geçen gri sweatshirtü üzerine geçirdiği gibi aşağı indi. 

"Afedersin, tatlım." dedi Alfie "Çok bekledin mi?" diye devam etti sanki yüzü hakkında konuşulmaması için bir çaba içindeydi. "Kahvaltı yaptın mı?", "Direk çıkalım mı?" gibi art arda soruları sordu. 

Ophelia, uzun açık pembeye boyanmış saçları, melez esmer ten rengi ve ela gözleri ile Alfie'ye bakıp güldü. "Alfie daha önce bana bir evcil hayvanın olduğundan bahsetmemiştin?" dedi. Alaylı tavırları Ophelia'yı her zaman çekici gösterirdi. Alfie acının tatlı tebessümü ile gülümsedi. "Lütfen çıkalım, geç kalmak istemeyiz." diyerek konuyu tekrar dağıtmaya başladı. 

Alfie ve melez çekici kız arkadaşının arabasına bindi ve Ophelia'nın en yakın arkadaşı Jane'i almaya gittiler. Radyoda çalan şarkı, gök yüzünün hala bulutsuz oluşu ve yüzlerine camdan vuran soğuk sabah sabah enfes gelmişti. Üçlü okula vardı. Arabadan indiklerinde Alfie kız arkadaşı Ophelia'yı öper öpmez arkadaşlarının yanına kaçtı. 

Alfie bazen çok bunalmış hissediyordu. Bu kaçışlar sanki evlenmişte ve bir cuma akşamı arkadaşları ile bir barda özgürce, bekar akşamı yapmaya benziyordu. Halbuki okulunda Ophelia için deliren bir çok, onunla sırf adı için çıkmak isteyen bir çok kişi vardı. Alfie belki de buna sahip olduğu için hiçbir zaman değerini anlayamayacaktı. 

Alfie, Archie ve Gideon her zaman ki köşelerinde oturuyorlardı. Bahçenin o köşesi, okul bahçesindeki büyük ağacın altındaki bank artık onlarındı. Geçen yıl mezun olan sporcu grubundan sonra sıra onların grubuna gelmişti. Alfie ve takımı artık okulun havalı son sınıf öğrencileriydi. Ve tıpkı bir önceki neslin geleneklerini devam ettireceklerdi, okuldaki sessiz çocukları ezip, okulun ponpon kızları ile sevgili olacaklardı. Uzun süredir bu gelenek böyle devam ediyordu. 

Archie ve Gideon kahkahalar atarak Alfie'nin sivilcesine isim ararken bahçeye birisi daha girdi. Dağınık sarı saçları, uzun boyu ile dikkat çekiyordu. Kot ceketini çıkarıp parmağı ile omzunda tutan, beyaz tişört ve kot pantolonu giymişti. Bu sıradan kıyafetleriyle bile çok çekici duruyordu. Alfie ve takımına doğru yöneldi, gelen kişi Edgar'dı. Takımın yanına gelene kadar tüm ponpon kızlara selam vermişti ve gelirken de yanından geçen bir hippinin kafasına indirmişti. Edgar bu şımarık küçük gösterisinin ardından banka kendini bıraktı. Archie ve Gideon'a boş boş bakış attı. Hala gülmeye devam eden Archie artık kırmızıya dönmüştü. Edgar olayı anlamak için Alfie'nin yüzüne baktı ve kocaman bir kahkaha patlattı. "Hmm, bu çok ayıp Alfie, bize 13 yaşına yeni bastığını söylememen büyük ayıp." dedi ve gülmeye devam etti. 

Gün Batmadan ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin