0.0

158 29 92
                                    

"Dudakların;
zarif ve korkutucu
pembe, nemli, titrek
iki pamuksu bal, iki günâhkâr dudak."

▪1978▪

"Lalisa!" Sert ve diktatör sesin sahibinin çıkardığı sert ayak sesleri tüm evde yankılanacak kadar kuvvetliydi. Baskıcı ve sert bir karaktere sahipti. Korumacı demek doğru olmazdı. Bana karşı korumacı bir özelliği hiçbir zaman olmamıştı.

Her zaman her hareketimi izlerdi. Ani hissettiğim telaşla perdeyi kapatıp, yatağıma oturdum. Kapının tok ve gürültülü bir şekilde açılması içimdeki korkuyu iki katına çıkarsada bir şey belli etmemem lazımdı.

Jieun, Ablam.

"Kaç kez sesleniyorum sana niye gelmiyorsun?" Sesindeki ima korkmamı sağlasada gülümsedim.

"Geliyorum abla, şu kitabın son sayfası bitince gelecektim." Ağzımdan kaçırdığım şey ile korkuyla gözlerim büyüdü. Her zaman çatık olan kaşlarını yukarıya kaldırdı.

"Bu evde kitap görmeyeceğim demedim mi? Bu evde kitap olmayacak!" Diyerek bağırdığında yatağın üzerine koyduğum kitabı hızla eline aldı.

Hızlı adımlarla salona indiğinde arkasından çaresizce koşuyordum.
"Abla ne olur yapma ver o kitabı lütfen."

Salonun ortasına geldiğinde kitabı ortadan ikiye ayırdı. Gözümden yaşlar akmaya devam ettikçe o bağırıyordu. İçeriye abim girdiğinde titreyen gözlerimi yumdum.

"Ne oluyor burda? Bu tantana ne? İçeride dedem uyuyor sizin yaptığınıza bak!" Abim çatık kaşları ile ablama yaklaştığında ablam sinirle ofladı. Elindeki yarım parçık kitabı yere fırlattığında abimde bana göz atıp salondan çıktı.

Yaşlı gözlerim yerdeki kitap ile buluştuğunda yere eğildim. Kitap mahvolmuştu. Benim hayatım böyleydi işte. Ablam üniversiteye gitmeme izin vermiyordu. Baskıcı ve korkutucuydu. Abimde ablam gibiydi. Ama dedem, her zaman beni destekler, yanımda olurdu.

Dedem çok hastaydı.
Tüm gün odasından çıkamıyordu.

Bakışlarım kapattığım perde ile buluştuğunda derin bir nefes verdim. Karşı apartmana biri taşınıyor olmalıydı. Son model arabası ile eşyalarını eline almaya çalışıyordu.

Ben onu izlerken apartmandan Bayan Jeon çıktı. Gözlerim merakla büyürken akmaya başlayan burnumu çektim. Bayan Jeon, çocuğa tıpkı annesiymiş gibi sarıldığında gözlerimi şaşkınlıkla iki kez kırpıştırdım.

Ne? Nasıl yani? Bayan Jeon'un Fransa'da gelecek olan en küçük oğlu bu muydu? Şaşkınlıkla saçlarımı kaşıdığımda onları izlemeye devam ediyordum. Gözlerim çocuğu isteğim dışı incelemeye başlamıştı.

Özene bezene yaptığı bakımlı kahve saçları, biçimli vücudu ile Fransız erkeklerinden farkı yoktu.
Bir vakit sonra Bayan Jeon ile  arabadaki valizleri alıp binaya girdiler. Gözlerim sokağa giriş yapmakta olan Jennie ile buluştuğunda gülümsedim.

Hızlıca aşağıya inerek kapıyı açtığımda bukle bukle yaptığı saçlarını düzeltip içeri girdi. Babet ayakkabılarını çıkarıp siyah bir terlik ayağına geçirdiğinde sıkıca sarıldım. "İyiki geldin. Evde çok sıkılıyordum." dediğimde kıkırdadı. Mutfaktan ablam çıktığında sinirle göz yumdum.

Bari burda rahat bırakın beni.

"Sen evinin yolunu unuttun herhalde. Her gün buradasın." İma dolu sesi ile konuştuğunda Jennie göz devirdi. "Her gün geliyorum gelmeyede devam edeceğim. Bir sorun mu var?" Diyerek gülümsediğinde gülmemek için alt dudağımı ısırdım.

Jennie ablama karşı gelebilen tek insan olabilirdi. Ablam alayla Jennieyi süzdü. "Terbiyesiz."

Jennie'yi kolundan tutup odama sürüklediğimde sıkıntıyla ofladı.

"Ne ittiriyorsun beni? Yeter." Diyerek diz altındaki eteğini düzelttiğinde göz devirdim ve kolundan tutarak pencerenin önüne getirdim. "Bak. Bayan Jeonun oğlu gelmiş." Parmağımla karşı apartmanı gösterirken gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

"Fransadaki oğlu mu? En küçük olan?" Kafamı onaylarcasına salladım. "Evet."

"Taehyung'un kardeşi o zaman." Diyerek salakça sırıttı. Tanrı aşkına ne yapıyordu bu kız? Koluna vurduğumda merakla bana döndü.

"Ne dedin sen?" Kaşlarımı kaldırarak onu süzdüğümde yutkundu. "Ne demişim?"

Sinirle ofladım. "Bana bak. Taehyung ile işin ne senin?" Merakla sorduğum soruyla gözleri büyüdü.

"Ne münasebet. Yok öyle bir şey. Ayıp." Dudağını büzdü ve sinirle koluma vurdu. Tamam gerçekten sert vurmuştu.

Sızlayan kolumu okşarken, Jennie pencereden karşı binayı izlemeye devam ediyordu. Göz devirerek onu dürttüğümde sinirle bana döndü.

"Ne var Lalisa?"

"Bugün Üniversiteye gidemedim. Ablamdan izinsiz böyle büyük bir şey yapmak içime hiç sinmiyor. Her dışarı çıktığımda sorgulayıp duruyor. Ne yapacağım ben?" Telaşla konuştuğumda göz devirdi.

"Ne bu sendeki okuma sevdası? Okuyupta ne yapacaksın en iyisi sen benimle kuaförde çalış. İyi parada var. Hem dedikoduya gelen çok oluyor." Dediğinde omuzlarımı düşürdüm. En yakın arkadaşım bile beni anlamıyordu.

...

Hava kararmış, mahalledeki çocuklar evlerine girmişti. Ben ise
Jennie gittiğinden beri evde boş boş oturuyordum. Sıkıntıyla oturduğum koltuktan kalkıp salona indim. Ablam ve abim koltukta oturuyordu. Şimdi bunların yanına girsem yine ne yapar ne eder huzur bırakmazlardı bende.

Yönümü değiştirerek odama girdim. Yatağın altına sakladığım kitabı yavaş bir şekilde çıkardım.
Bu kitaba henüz başlamamıştım. Kitabı beyaz hırkamın içine koyup, odamın ahşap kapısını ses çıkarmamaya özen göstererek açtım.

Çatıya gitmeyi düşünüyordum. Ne zaman  canım sıkılır, kitap okumak istersem çatıda sessizce kitap okurdum. Beni rahatlatıyordu. Yaşamak istediğim dünyalara götürüyordu beni.

Çatıya çıktığımda minderin üzerine oturdum. Kitabın kapağını yüzümdeki gülümseme ile açtığımda gözlerim gökyüzüne takılı kaldı.

Ay ve yıldızlar bana gülümsüyordu.

Ve ben her gece olduğu gibi ay ve yıldızlara kitap okumaya başladım.

Sevdiğim bir kitapta şöyle diyordu;

"Umut belki de gelecek sayfadadır. Kapatma kitabı."

...

Umarım beğenirsiniz~

Bu kitap için aklımda güzel fikirler var. Kendinize çok çok iyi bakın. Sizi seviyorumm.

Voly Alessia.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 22, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

sinful lips || liskook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin