Nefes alamıyordu.
Boynunu kavramış eller, hırıltılı sesler çıkartmasına sebep oluyordu ve nefes alamıyordu.
Elleri, boğazını saran elleri tutup kaldırmaya, tırmalamaya çalışıyordu. Yine de kendini kurtarmakta başarılı olamıyordu.
Gözleri, karanlıkta parlayan sarı gözlerle birleşmişken son gücü ile elini uzattı ve üstündeki adamın yüzüme dokundu.
Ardından ise gözleri kaydı. Etraf karanlığa büründü.
-
Uyandığında, güneş yeni doğuyordu. Perdenin açık kalan kenarı, yavaş yavaş açık maviye dönen gökyüzünü gözleri önüne sunuyordu.
Bir süre o şekilde yattı. Gökyüzü ile yasak bir bakışma yaşıyorlarmış gibi hissetti bir an.
Bu, onun kıkırdaması için güzel bir nedendi.
Ancak saniyesinde öksürmeye başladı.
Tanrım, nasıl bir acıydı bu. Öksürmek nefes almasına yardım etse de cehennem alevi kadar acıtıyordu.
Yanında yatan kişinin kalkması korkusuna, bedeni ile içsel bir kavgaya girdi ve öksürüğünü susturdu.
Tüm çıplaklığı ile ayağa kalktı ve parmak ucunda, banyoya gitti.
İpek saçları dağılmış, boynunda mosmor el izleri kalmıştı. Aynı zamanda vücudunun bir çok yerinde öpücük izleri vardı.
Yüzünü ekşitti ve katlanıp banyoya bırakılmış iç çamaşırlarını, ardından ise kıyafetlerini giydi. Elleri ile saçını taradı.
Banyodan çıktığında ise boynunu kapatacak bir şey arıyordu. Gözleri saniyesinde kırmızı şala takıldı.
"Şalı, karanlık gece klübünde adeta göz alıyordu."
İkinciye düşünmeden şalı aldı, boynuna sardı ve kapıyı çarpıp dışarı çıktı.
Yataktaki kişi, sarı gözlerin sahibi, asla odağını bozmamıştı.
