1- Hayatları ve Tanışmaları

266 22 16
                                    

Kim Taehyung, mükemmel bir adamdı. Ülkedeki en önemli iş adamlarından birinin oğlu, geleceğin CEO'suydu. Seul'deki devasa gösterişli evinde yaşıyor, pahalı bir araba kullanıyordu; kısacası dilediği her şeye sahipti.

En azından bir yabancı gözüyle Kim Taehyung buydu.

Bunun dışında, üniversitedeki hemen hemen her kızın rüyasındaki adam ve son sınıf öğrencisi olarak işletme okuyordu. Üst düzey notları vardı, tüm projeleri kesinlikle kusursuzdu ve üstelik sosyal hayatında da başarılıydı. Fazlasıyla iyi ve yardımsever biriydi, herkese dostça davranırdı. Arkadaşları onu şefkatli ve anlayışlı olarak tanımlarlardı, ancak; hayatı ilk başta kulağa mükemmel gelse de, pek de öyle değildi.

Annesinin deyimiyle bir hatanın ürünüydü, sadece büyükanne ve büyükbabası ergenlik çağında olan annesinin kürtaj olmasına izin vermediği için doğmuş, istenmeyen bir çocuktu.

Bir insan, bir annenin kendi çocuğundan nefret etmesinin imkansız olduğunu düşünürdü; ama Taehyung'un annesinin onun hakkında hissettiği tek şey buydu.

Doğduktan sadece yedi gün sonra annesi evden kaçmıştı, kendisini de ona tek bir veda bile etmeden büyükbabasının çiftliğine bırakmıştı. Bunları hatırlamıyordu ama; büyükanne ve büyükbabasına, onu hiç istemediğini ve yetimhaneye bıraksalar dahi umurunda olmayacağını yazan bir mektup bıraktığını çok net hatırlıyordu.

Şanslıydı ki, yaşlı çift Taehyung'dan vazgeçmemişti. Taehyung kendi torunlarıydı, beklenmedik bir şekilde gelse bile, onu terk etmek asla bir seçenek olamazdı. Böylelikle ona sahip çıkmışlardı.

Dünyadaki tüm sevgiye sahipti artık ve ailesi olmasa bile hayata devam edebileceğini kanıtlamışlardı Taehyung'a.

Taehyung bir yaşına geldiğinde babası onu yalnızca birkaç kere görebilmişti, çünkü hâlâ Seul'de üniversitede okuyordu.

Her şeye rağmen, annesi hem oğlunu hem de kendisini tek kelime etmeden terk ettikten sonra, oğlundan bu şekilde vazgeçemezdi.

Mezun olur olmaz oğlunu yanına almayı teklif etmişti, ancak artık yasal vasileri olan büyükanne ve büyükbabası bu konuda hemfikir değildi. Taehyung, kendilerini hiç aramayan kızlarından geriye kalan tek şeydi, görmezden gelemeyecekleri bir koruma duygusu vardı. Bu yüzden babası da oğlunu sadece hafta sonları ve tatillerde görmeyi kabul etmişti.

Oğlu için daha iyi bir gelecek yaratmak için çok çalışan Taehyung'un babası, multi-milyon dolarlık bir şirket kurmuştu. Şirketleri Seul'de başlamıştı ve sonra hem Avrupa hem de Asya'ya yayılmıştı. Bu, oğlunun parmağıyla gösterdiği ve hayal edebileceği her şeye sahip olmasını, ona nezaket ve alçakgönüllülüğü öğretmek isteyen bir babanın emeklerinin karşılığıydı.

Taehyung on dokuz yaşına geldiğinde babası Almanya'ya taşınmıştı, çünkü o şekilde Avrupa'daki şirketlerinin çalışmalarını izlemesi daha kolaydı. Çocuğunu da gösterişli bir ev ve hayalindeki arabasıyla bırakmıştı.

Ve ne yazık ki, aynı yıl Taehyung büyükbabasını ve büyükannesini kaybetmişti; artık tamamen yalnız kalmıştı.

Seul'de bir üniversiteye kaydolup işletme okumaya karar vermişti, böylece bir gün babasının tüm emeğini vererek kurduğu şirket işine devam edebildi.

Üniversitede de doktor adayı olan Kim Seokjin ile başarılı bir avukat ve Jimin adında biriyle evli olan Kim Namjoon ile tanışmıştı. Üstelik bir yaşında kızları vardı.

Üniversitenin ilk yılında, ilk aşk kırıklıklığını yaşamıştı.

Adı Nari'ydi, derslerinin çoğunu birlikte almışlardı. Onda en sevdiği şey cilveli ve eğlenceyi seven bir kişiliğe sahip olmasıydı.

burning lotus | taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin