BÖLÜM 1

123 2 2
                                    

Havadaki oksijenin ciğerlerini yaktığı sıradan bir gece daha. Gökte asılı kalan son yıldızları da izleyebilmek için, barakanın çatısına tırmandı. Çatı tamamen teknolojik panellerden oluşuyordu. Gğneş bu zamanlarda çok yakıcıydı ve elektrik için güneş enerjisi en iyi seçimdi. Paslı panellerde ilerlerken, gözü gök güzüne takıldı. Yıldızlar gündüzün geleceğini haber verir gibi, sellektör yapa yapa Amy'i izliyorlardı. Yol gösterir gibiydiler. Neler görüp geçirmişlerdi, nelere şahitlik etmişlerdi. Yine de yılmadan parlamaya devam ediyorlardı. Bu özellikleri Amy'nin kendini onlara yakın hissetmesini sağlıyordu.

150 yıl önce Afrika'da, dünyanın merkezine ulaşmayı başaran birleşik devletlerin, hiç ama hiç ummadığı bir şekilde ortaya çıkan yeni elementler'in havayla birlikte tepkimeye girmesiyle büyük bir patlama yaşandı. Üstelik bu tepkimenin sonuçları da sadece patlamadan ibaret değildi. Oksijen seviyesinde yüzde elli miktarda azalma yaşandı. Bitkilerin yarısından fazlası soldu, hayvanların yarısından fazlası öldü, insanların yarısından fazlası çeşitli hastalıklar sonucunda
can verdiler - en çok can alan hastalık akciğer yetmezliğiydi.- böylece denge bozuldu. O günden sonra insanlığın insanlıkla savaşı başladı. Oksijen miktarının yetersizliği içilecek suya kadar etkiliydi, ve hava kirliliği herşeyi zehirliyordu. Başta yaşlılar, ardından da çocukların nüfusu azaldı ve ortayaşlı insanların egemen olduğu yeni bir dünya belirdi. Dünya tam anlamıyla karanlığa gömülmüştü. İnsanlar bu korkunç olaya kendi inançlarına göre isimler taktılar ama herkes bu korkunç olayı genellikle "Kırılma" olarak adlandırdı ve tarihe adını bu isimle kazıdı.
Bu olayın ardında insanların ne tahammül sınırları kalmıştı, ne de "insanlıkları." Daha bencil ve daha acımasız olmuşlar, sevgilerini kaybetmişlerdi. Kaçınılmaz bir şekilde suç seviyesi de arttı. Yemek hırsızlığı, ilaç hırsızlığı, barınak için savaşan insanlar, ve dünyadaki insan nüfusu azalırsa kişi başına daha çok oksijen düşeceği düşüncesine inananarak cinayet işleyen insanlar.
Amy bu yeni dünyada temiz kalabilmiş insanlardan biriydi. Daha çok gençti ve dünyada onun yaşlarında çok insan yoktu. Kırılma gecesinden sonra kadınların çoğu doğurganlıklarını kaybetmişlerdi. Binlerce ilaç üretildi, hiç biride işe yaramadı. Dolayısı ile çocukların olmadığı bir dünya kaldı geriye. Çocuk olmayan dünya sevgisiz bir dünyaydı. Masumluğunu kaybetmiş... Neşesini kaybetmiş... Korkunç bir dünya... Amy gibi gençlere insanlar azınlıkmış gibi bakıyorlardı. Çocuk sahibi olamayan kadınlarsa nefretle bakıyorlardı ancak sahip olamadıkları ve asla da olamayacakları her bir çocuk için içten içe üzgündüler...

Amy yirmi bir yaşındaydı. Kimine göre bir kadın, kimine göre bir genç kızdı. Dünyanın daha iyi bir yer olacağına inanmak, tutunabileceği tek daldı, ve ona sıkıca tutunuyordu. Geçmişin ve geleceğin kaygısından ve düşüncelerinden kurtulamayarak her zaman uzandığı köşeye doğru emekledi. Sırtını panellere yasladı ve gök yüzünü izlemeye başladı...

* * *

Hava kirliliğinden net gözükmese de yıldızları seçilebiliyordum. Puslu ve griydiler. Önceden de böyleler miydi merak ediyordum. Önceden nasıldı diye merak etmediğim pek bir şey yoktu ama en çok aşk'ı merak ediyordum. Kendi yaşıtlarımdan o kadar az insan vardı ki etrafımda. İnsanlar o kadar öfke doluydu ki. Aklıma binlerce düşünce  hücum ederken, gözüme bir hareketlilik çarptı. Bir yıldız kaymıştı, kim bilir hangi ücradan kimlere küsüp kaçmıştı bu yıldız. Katlanamıyordum insanların öfkesine. Yıldızların da katlanamadığını düşünüyordum. Ve artık yorulmuştum. Şehri talan eden grubun gürültüleriyle uğraşmak da yormuştu beni. Omzumdaki kemere sıkıca bağladığım sırt çantamı açtım, içinden bir ok çıkardım ve gökyüzüne fırlattım. Bu çatıya her çıkışımda yaptığım bir ritüeldi kendimce. Öfkemi bir ok yapıp göklere bırakıyordum. Bu bana iyi geliyordu. Okun gidişini izlemek öfkemi ve kalan korkularımı fırlatıp atmak gibi bir histi. Ve ben kendime bir söz vermiştim. Öfkeye karşı savaş açacaktım. Büyük babamdan aldığım derslerle kendimi oldukça geliştirmiştim. Onu özlüyordum. Esnekliğim ve pratik zekam her zaman yanımdaydı. Uğruna inandığım herşeyi, ne pahasına olursa olsun koruyacaktım. En azından birisi bunu yapmalıydı. Ömrüm arayış içinde geçiyordu. Aradığım şeyi bulamadığım her vakit, bir kayıptı. Berbat bir durumdaydım. Kimsem kalmamıştı. Büyük babam da akciğer yetmezliğinden az önceki bir yıldız gibi kayıp gitmişti dünyadan. Sevgiye hasretim her gün daha da alevleniyordu. Yattığım panellerin üzerinde aklımdan bir soru daha yükseldi. Aşk'ı duymuştum ve aşka aşık olmuştum. Acaba bu duyguyu tadabilecekmiydim. Yoksa bu sadece bir ahmağın kurmaya cesaret edebileceği bir hayal miydi?

Yeni dünyanın ender aşklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin