'1'

26 3 3
                                    

Ne mi oldu? Bilmiyorum. Neden saatlerdir burada tek başımayım her daim olduğu gibi? Ve neden yine hıçkırıklarım duvarları deliyorken tüm yıkıntının altından ben kalıyordum? Tek dileğim bir umutken beni neden kimse duymuyordu?

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp boynuma ve kulaklarıma orada da dağılmış saçlarıma karışıyordu. Bense sadece tavana bakarak bağırarak öfkemi atıyordum. Aslında öfkem kendimeydi. Bunca yıldır alışamadığım yaşantımaydı. Tek dileğimi bile yerine getiremeyen aptal kendime yaptıklarımaydı.

"Seni gerizekalı neden halen yatıyorsun?" Odama dalan RuJin'e dışarıdan gelen ışık nedeni ile gözlerimi kısarak baktım. "Daha bakıyor ya! Senin beyninde bir sorun mu var?! Kalk ve çık git evden! Erkek arkadaşım gelecek. Burada olmanı istemiyoruz!" Oturur pozisyona gelip tek kaşımı kaldırdım ve ona baktım: "Z yanlış oldu sanki?" "Olmadı!" Diye cırladığında neden olduğu gürültüye yüzümü buruşturdum ama o devam etti: "Diğerleri de seni istemiyor erkekler gelince. O yüzden şimdi git!" Kapıyı çarpıp çıktığında yaptığım arkasından orta parmak çekmekti.

Zorlukla yataktan kalktım ve odamdan çıkarak banyoya girdim. Ağladığım için gözlerim şişmiş, akan boyalarım yüzümü, boynumu ve ellerimi siyaha boyamıştı. Güldüm ve parmaklarımı şıklatıp aynadan kendime işaret ettim: "Bok gibi görünüyorsun dostum." Ardından tüm boyaları pek özenmeden yıkadım ve odama geri dönüp ışığı yaktım. Tüm siyah eşyalarım ve sprey boyalarla yazılara ve resimlere ev sahipliği yapan duvarlarım. Evet burası benim mabedim. Üstümdeki tişörtü atıp dolapta ki karışıklıktan bir tane siyah tişört ve kot alarak hızla üstüme geçirdim ki bunu yaparken bayağı zorlanmıştım baş ağrım sebebiyle.

Sırt çantama birkaç şey atmış ve en sonunda boynumda kulaklarım, başımda gri beremle odadan çıktığımda bu sefer MinSeo karşıma çıkmıştı. O da sırt çantasını sıkı sıkı tutuyordu. "Seni de mi kovdular?" Eğdiği başını salladı. O da burada benim gibi sevilmiyordu ama kendisi fazla pısırıktı. Ayrıca çok zekidi. Nasıl burdası gibi bir bok çukuruna düştüğü ise kimisine göre üzücü bir olay. Omuz silktim: "Nerede kalacaksın bu gece?" "Gyeong'a gideceğim sanırım. Neyse görüşürüz."hızla aradan sıyrılıp evden çıktı. "Halen o piçin kuyruğunu mu sürüyorsun? Aptal kız." Söylenerek bende ardından evden çıktım.

Aslında evde kalabilirdim ama en son böyle birşey olduğunda 2 günümü nezarette geçirmiştim. Ama o oruspu çocuğu da bana öyle konuşmayacaktı. Keşke her bana haraket edene aynısını yapacak gücüm olsa. Siktir edip en sevdiğim kahve dükkanına adımlamaya başladım, dudaklarımda sevdiğim bir diss in sözleri. Hava normal bir Mayıs akşamına rahmen sıcaktı.

Dükkana sessizce girdiğimde içeri de her zaman ki gibi sakinlik hakimdi. "Hey!" Zaman ki yerime otururken Taehyung yanımda bitmişti. "Hey!" "Yine mi kovuldun hyung?" Demişti her zaman ki gibi sevdiğim americanomu masaya bırakırken. Başımı sallayarak yanıtladım. "Bu gece mesaiym yok ama eğer istersen takılabiliriz. Birkaç bira fena olmazdı." Canı sıkkındı onunda bariz şekilde. "Ne o yoksa Jungkook'da seni mi evden attı?" "Hahaha hyung. Sadece geçenlerde kuzeni bize taşındı. Şu dans öğrencisi olan bizim üniversitesinin incisi." "Park Jimin mi?" "Evet o. İkisi artık o kadar çok beraberler ki, tavşanımla beraber uyuyamıyorum." Sitem edişine güldüm. "Peki takılırız biraz."

Canlarım, cancağızlarım! Uzun zamandır içimde uhte olan bir isteği yerine yerine getirdim bu gece ve göz nurum olan shipim Yoonmin'e bir fic'e başladım.

Alkış***

Biraz fazla acemiyim ama umarım beğenirsiniz ve yazım hatalarını belirtirseniz.

(03.03.2021)

All Black/YOONMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin