Etrafa baktı, kimsecikler yoktu. Bu küçük ve kimsenin uğramadığı, geçmeye bile tenezzül etmediği sokak arasına girdi. Yağmur yüzünden bedeni üşümüştü, bu yüzden de titriyordu. Umursamadı, ıslanmak hoşuna gitti. O çamurlu yerlere bakmadan oturdu ve cebinden sigarasını, çakmağını çıkarıp son bir kez etrafa baktı. Kimsenin olmadığını görünce sigarasını aydınlattı ve çakmağını tekrar cebine koydu.Sigarayı dolgun dudaklarına götürdü ve içindeki bütün dumanı büyük bir iştah ile içine çekti. Soğuk havaya sıcak bir duman bırakmıştı. Yağmur hızlanmaya başlamıştı ve rüzgar çıkmıştı, sağ tarafına döndü, ilk defa bu sokağa biri girmişti. Üzerinde siyah bir bere kalın bir ceket ve siyah bir pantolon vardı. Ona doğru yaklaştı. Tek kelime etmeden yanına oturdu ve derin bir nefes aldı.
"Bana da ver"
Kalın sesi ile siyah saçlı oğlana seslendi. O ise kim olduğunu anlamamıştı. Karanlık ve maske yüzünden kim olduğunu görmüyordu. Yanlarında duran sokak lambası bozulmuştu.
"Kimsin sen?"
Maskesini çıkarıp siyah saçlı oğlana baktı. Yüzünde küçük bir kan lekesi vardı. Siyah saçlı çocuk kendini geriye çekti.
"Benim Jungkook... Tae"
Jungkook sakinlemiş ve derin bir nefes vermişti. Hâlâ yüzündeki kan lekesine anlam veremiyordu. Yine başı belaya mı girmişti?
"Yüzündeki, kan?"
"Evet... kan"
Jungkook cebinden bir sigara çıkartıp Tae'ye verdi. Tae sigarayı alıp dudaklarına götürdü. Jungkook ise çakmağını alıp Tae'nin sigarasını yaktı. Taehyung bütün dumanı akciğerlerine çekmişti.
"Bakıyorum da hâlâ sigara içiyorsun... bıraktın sanmıştım"
"Bırakmıştım"
Meraklı gözlerini Tae'ye çevirdi. Tae'nin sigarayı bırakacağına hiç ama hiç inancı yoktu. Tam başından beri.
"Ah... neyse. Şuan sadece yüzündeki kan izini merak ediyorum"
"Boşver..."
Taehyung geçiştirmeye çalıştı. İçinde sakladığı şeyler çok fazlaydı. Belki içindekiler ile bir kitap bile yazılabilirdi. Dışına vuramadıklarını içine atıyordu. Güçlü görünmeye çalışıyordu. Tek bir göz yaşı bile ona haramdı.
Jungkook, Tae'ye karşı gelmeyi sevmezdi fakat dayanamadı. Merakını gidermek için bir kez daha sormak istedi. İkinci de cevap verecekmiş ümidi vardı. Birinci de olmuyorsa, ikincide de olmazdı. Tamamen boşa zaman kaybı.
"Boşveremem"
Taehyung sinir ile sigarasını karşı tarafa attı. Yağmur ile sigarası hemen sönmüştü. Jungkook'a döndü. Hiç bir şey demeden ayağa kalktı. Jungkook'ta bunu görüp göz devirmişti.
"Ayağa kalk"
Jungkook yavaşça ayağa kalkıp üstünü düzeltti. Anlamsız gözlerle Taehyung'a baktı. Taehyung Jungkook'u duvara ittirdi. Jungkook ne olduğunu anlamamıştı. Taehyung cebinden silahını çıkarıp Jungkook'a doğru tuttu. Elleri âdeta titriyordu. Jungkook olayın şokundan hâlâ çıkamamıştı. Taehyung onu gerçekten vuracak mıydı? Buna cesareti olmadığını düşünüyordu. Sadece şuan biraz kafası karışıktı. Anlam veremediği şeyler yapıyordu.
"Beni vuracak mısın?... Hah Taehyung?"
"H-hayır"
"Tahmin ettiğim gibi"
Taehyung elindeki silahı yavaşça yere bıraktı. Jungkook sırıtarak Tae'ye yaklaştı. Onu yakasından tutup duvara yasladı ve yüzünü ona doğru yaklaştırdı.
Gecenin karanlığı bütün şehri kaplamıştı. Yağmur bütün şehri temizliyordu ve o sırada iki tane adam küçük bir ara sokakta baş başa ve burun burunaydı.
Jungkook, Taehyung'a yavaşça fısıldadı. Korkutucu bir sesi vardı. Taehyung paniklemişti.
"Amacın ne?"
Taehyung konuşamadı. Tek yaptığı sessizce yutkunmak olmuştu. Jungkook, Taehyung'un bu hâline gülüp ona biraz daha yaklaştı. Dudaklarının birbirine mesafesi ulaşılmaz değildi. Taehyung sadece biraz kıpırsasa dudakları birbirine değerdi.
Jungkook gözlerini kapadı ve Taehyung'un soğuktan donmuş dudaklarını öpmeye başladı. Taehyung onu ittirmeye çalışıyordu fakat artık çok geçti. Jungkook yavaşça Taehyung'tan ayrıldı. Taehyung, Jungkook'un sıcak nefesini boynunda hissediyordu. Ne diyeceğini bilemez hâlde öylece kalmıştı. Jungkook sırıttı.
"Güle güle ufaklık"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rain *Taekook*
Action"Bütün şehre yağmur yağıyor fakat sadece ikimiz ıslanıyoruz." "Islandığın zaman sexy görünüyorsun."