''Bir kadeh Chateau Lafite Rothschild verir misin?''
Xiao Zhan barmenin önündeki yere oturduğunda yüzündeki durgunluk gün içinde yaşadıklarını gözler önüne seriyordu.Başarılı bir iş adamı olmasının yanında bu genç yaşında böyle yükseklere gelebilmesi herkes tarafından takdir edilirken, kıskanç insanlar tarafından da arkasından kuyusunun kazılması kaçınılmazdı.
Şarabı büyük bir özenle katan Yibo, kadehi direk tezgahın üstüne koymuş parmak uçlarıyla ona doğru ittirmişti. Parmaklarını oradan çekmeden beklerken, Zhan'ın ince uzun parmakları kadehi almak için uzandığında birbirine değmiş, teninin sıcaklığını hissetmişti.
''Tes mains me manquent''(Ellerini özledim)
Ortamında verdiği ahenkle alınan nefesler derinleşse de Yibo'nun elini kadehten çekmesiyle ani gerçekliğin içinde bulmuştu kendini. Göğüs kafesini delip geçecek kalp atışlarını duymaması için geriye attığı bir adımla kendini ondan uzaklaştırmıştı. Kalın ve bir o kadarda insanın içinde tarifi imkansız sesiyle gözlerini ondan ayırmadan konuşmuştu.
''Başka birşey ister misiniz Bay Xiao?''
Başını iki yana hafifçe sallayan Zhan parmakları arasına aldığı kadehi bir iki kere çalkalamış, ardından kokusunu içine çektiği şarabı kan kırmızısı dudaklarına götürmüştü.
Yibo'nun tezgahın ardında bir yandan işini yapmaya çalışırken diğer yandan da göz ucuyla kendisini izlediğini anlamıştı. Xiao Zhan hareketlerini oldukça yavaş tutmuş, kadehi dudaklarında uzunca bir süre tuttuktan sonra dudağında kalan şarap damlalarını diliyle karşısındakini azdıracak bir şekilde baştan sona yalamıştı. Dudaklarından dökülen kelimelerse onun duyamayacağı kadar sessiz çıkmıştı.
''Tu es partout où je regarde Yibo'' (Baktığım her yerde sen varsın)
Wang Yibo hareket eden dudaklara inat ona biraz daha yaklaşıp tam karşısında durduğunda gözlerini ondan bir saniye bile ayırmamıştı.
''Beğendiniz mi Bay Xiao?''
Yibo'nun kıvrılan dudak kenarlarıyla sorduğu soru Zhan'ın oturduğu bar taburesinde hareketlenmesini mecbur kılmıştı. Bazı şeyleri belli etmemek için sadece yutkunmuş, boğuk çıkan sesi hafif kıkırdamasına neden olsa da üstüne diktiği gözleriyle sadece onu izlemeye devam ediyordu.
''Evet çok güzel.Bu şarap kaç yıllık?''
Yavaş yavaş sirkeleşmeye başlayan şarabın oldukça eski, oldukça yıllanmış olduğu belliydi. Tadı damağında acı ve kekremsi bir tat bırakırken, bir kaç dakika sonra kalan buruk tat oldukça hoştu.
''65 yıllık efendim.''
Yibo'nun cevap vermesini beklerken tekrardan dudaklarına götürdüğü kadehten minik bir yudum almıştı Zhan. Dudaklarında kalan şarabın rengi iki et parçasını kendi rengine boyarken, dudaklarını dişleri arasında çekiştirerek ufak ama bir o kadar da ateşli bir gülümseme sunmuştu.
''Hm oldukça güzelmiş''
Cümlesine karşılık sadece karışındaki barın arkasında kalan adamdan bir gülümseme almıştı.
Saatler ilerledikçe bar yavaş yavaş boşalmış, kalan tek tük müşterilerde bardaklarındaki son içkilerini yudumlamışlardı. Herkes gittikten sonra tek kalan Xiao Zhan hafif sarhoş olmuş bir halde son kadehini bitirmeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LE GOÛT DU VIN ▪YİZHAN▪✔
FanfictionTadın dudaklarımda.. Dudakların dudaklarıma değmeye devam ettikçe yanmaya hazır... ONE SHOT +18