pt6

495 65 52
                                    

Lütfen okurken oylayın. Okur çok yok belki biraz yazmak için moral olur. Beğenmeniz dileği ile.

Jimin

Uyandığımda aniden kafamın içinde çok yoğun bir ağrı belirmişti. Kendimi tutamayıp kafamı tekrar yumuşacık yastığa gömdüm. Beynim kafamın içinde zonkluyordu adeta. Birden dünki yaşananları hatırlamıştım. En son feci dayak yiyip orada bayılmıştım peki burası neresiydi benim tavanım gri iken bu beyaz tavan mavi halılar ona uyumlu mavi perdeler, yumuşacık siyah koltuk en önemlisi burası neresiydi ve ben neden buradaydım?

Başımın ağrısı ile yavaşça doğruldum etrafımı iyice kontrol etmiştim. Burası daha önce geldiğim bir yer değildi yaralarım sarılmıştı üstümdekiler bana ait değildi ne sik dönüyordu burada.

Hemen ayağa kalktım ve başıma giren ağrı ile sendeledim.

"Kimse yok mu?" Diye seslendim ama hiç bir ses yoktu ta ki...

"Hey dostum uyanmışsın günaydın" içeri  yüksek sesle konuşup gülümseyen biri girince aniden korkup yerimde sıçradım.

"Nerdeyim ben, sen kimsin, ben neden burdayım-" sorularını ardarda sıralarken sözümü kesen gayet rahat ve gevşek bir sesti.

"Hey hey sakin ol ne çok soru sordun ya anlatıcam da sen iyi misin önce gel kahvaltı yapalım." Dedi şirince karşımdaki çocuk.

"Yemek istemiyorum gitmek istiyorum ne olduğunu öğrendikten sonra"

"Iyi peki zaten kahvaltı niyetine mısır gevreği yicektik neyse anlatayım önce bir oturalım" bu çocuk gerçekten fazla sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Karşıma oturdu ve konuşmaya başladı.

"Dün bir ara sokakta feci dayak yemiştin dostum sokağın başında duruyordum arkadaşımın beni almasını bekliyordum ve bir anda o sokak arasında acıyla inleyen bir ses duydum. Aslında korktum gelmicektim ama aksiyon ve gerilim çok severim şanslısın dostum benim gibi iyi yürekli mükemmel kaslı yakışı-" daha fazla dayanamayıp sözünü kestim.

"Ne anlatıyorsun amk olayı bırakıp kendini övmeye başladın. Düzgün anlat sabrımı sınama ve bana amerikalılar gibi dostum demeyi kes" dedim sinirle ürkmüştü ki hemen anlatmaya devam etti.

"Işte yanına geldim iyi misin diye sordum. Kendini görmen gerekirdi yüzün kanlar içinde çok kötü haldeydin. Seni adeta bir atlı prens gibi kollarıma alıp, tamam ya bakma öyle devam ediyorum aldım eve getirdim yaralarına baktım uyumadım uyuttum, giymedim giydirrttim anlıyacağın tüm gece sana baktım" dedi karşımdaki çocuk.

Mahcup olmuştum açıkçası beni tanımadığı halde benimle bu kadar ilgilenip eve getirmişti yaralarıma bakmıştı hiç mütevazı olmayan bu çocuk.

"Adın ne"

"Jungkook Jeon Mükemmel, kaslı, yakışıklı Jungkook. Senim adın ne?"

"Park Jimin"

"Tanıştığıma memnun oldum" elini uzatmış çok samimi bir şekilde gülümseyip bana bakıyordu. Elimi uzattım ve tuttum elini el sıkışıp elimi çekecektim ki Jungkook buna izin vermemişti.

"Ellerin çok güzel küçük ama olsun önemli değil iş görür:)" o az önce bana bel altı ima mı yapmıştı. Sinirlendiğimi çok net hissediyordum.

"Ne diyorsun lan amk"

"Sakin ol ya şaka da yapamıyoruz neyse benim okula gitmem gerek ilk günüm ne de olsa geç kalmak istemem. Sen de böyle okula gitme istersen seni evine bırakabilirim." Dedi pişkin pişkin sırıtıyordu.

"Ben kendim giderim her şey için sağol." Gülüp gitmişti kapı kapanma sesi gelmişti sanırım odasına gitmişti. Hazırlanıp telefonumu ceketimi alıp çıktım evden.

Aurora ᵗᵃᵉᵍᶤ • ᴶᶦᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin