31) Hüzzam Makamı.

13.2K 939 1.3K
                                    



Merhabalar,
Geç de olsa ben geldim. Çok beklediniz, bölümü okuyun, sonra konuşuruz.
❤️❤️❤️

Bazen duygularımıza bırakırız kendimizi. Bazen de tüm hislerimizi bir yana bırakıp; kendimiz için en doğru olanı yapmaya çalışırız. İnsan sadece etten, kemikten oluşmuş, aklıyla hareket eden bir makine değildi. İnsanı, insan yapan; düşünme kabiliyetinin yanında, korku, endişe, sevgi, nefret gibi pek çok hissiydi aslında.

Ayşe, bu akşam hislerinin arasında salınıp duran bir salıncakta gibiydi adeta. Onu sarıp sarmalayan sevgiyle, içinden atamadığı endişeler, korkular arasında gidip geliyordu.

Ne olacaktı? Nasıl olacaktı? Günün birinde gerçekten iyi olacak mıydı? Ne yapacaktı bundan sonra? En önemlisi de o masadan kalkacak mıydı? Çok canı yanar mıydı? Ya o kötü ihtimallerden biriyle yüz yüze gelirse nasıl yaşardı?

Aklından geçenleri gözlerinden okumak pekala mümkündü. Gözleri sık sık bir noktaya takılıp kalıyor, orada önemli bir ayrıntı varmış gibi kaşları çatılıyordu. Dalıp gittiği yerden geri geldiğinde; yüzüne yerleşen zoraki gülümsemesi ortamdaki herkesin içini burkuyordu.

Ruh halini açığa vuran elleri vardı bir de; sürekli birbirine kenetliyor, ayırıyor, parmakları belli belirsiz titriyordu. Melek, kızının yaşadığı her şeyin farkındaydı; oğullarının çaresizliğini de görüyordu elbette.

"Ayşe.. biz artık odamıza gidelim, valizlerimizi açalım. Öyle kafama göre bir şeyler koydum ben. Pek de aklım başımda değildi zaten."

"Keşke hiç uğraşmasaydın ana, ne lazımsa alınır." Ali, kardeşinin eskiye dair her şeyi geride bırakmasını istiyordu, tıpkı diğerleri gibi.

"Benim eve yerleşin ana, tek başımayım zaten." Yavuz baştan beri böyle olacağını düşünmüştü ama ilk itiraz Zuhal'den geldi.

"Yok, olmaz öyle. Burada kalsınlar, sen her zaman evde olacak değilsin. Ya, niye açıklama yapıyorum ki ben, burada kalacaklar işte."

Osman, karısının buyurgan tavrıyla gülümseyerek, yanına yaklaştı. "Kızdırmayın karımı, çok pis çemkirir sonra." Anasına döndü bu kez rica eder gibi yumuşadı ses tonu.
"Burada kalın ana, hem hepimiz bir aradayız işte. Ayrı gayrı mı var aramızda?"

Melek, başını salladı. "Tamam, bizim için farketmez değil mi Ayşe?"

Zuhal onlara iki ayrı oda gösterdiyse de aynı odada kalmak istediler. Melek, Ayşe'yi yalnız bırakmak istemedi.

Ayşe, kendi valizinin kapağını açtığında ilk gördüğü şey; takılarını koyduğu ahşap, oymalı kutuydu. "Bunları sen mi koydun ana?" Melek elinde geceliğiyle valizin önünde doğruldu. Kızın elindeki kutuyu görünce şaşırdığı belliydi. "Sibel'in işi olmalı, en son o kapattı valizini."

Ayşe, kutunun kapağını kaldırıp, kenarda duran küçük, siyah, kadife kutuyu aldı. Anasından ona kalan emaneti avucunda sıkıca tuttu. "Bundan başkasını istemem, keşke koymasaydı." Sonra ani bir hareketle elini alnına vurup söylendi. "Günlüğüm.. onu konakta unuttum." Odanın içinde telaşla dolanmaya başladı. "Hiç aklıma gelmedi, ya birinin eline geçerse.. off!" Elleri saçlarını geriye doğru iterek şakaklarında durdu, yüzünü ovaladı. Çok canı sıkılmıştı.

KÜL VE KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin