Yüzümde şöminenin ısı ile oyma masamın üstündeki haritama bakıyordum. Düşünüyorum da bir zamanlar bu kule bu kadar soğuk ve sessiz değildi. Tam tersine çok canlıydı. İçerisinde onlarca güçlü büyücü, onların ögrencileri ve hizmetçileri yaşarlardı. Bu şatafatlı kule, büyücüler kulesi olarak bilinirdi. O kadar özel bir yerdi ki burası. Adını duyunca içine korku düşmeyen yoktu. Bir kralın dâhi burada hiçbir söz hakkı yoktu. Diğer tüm insanlar burada ikinci sınıftılar. Büyücüler kulesine ilk girdiğim günü hatırlıyorumda, o zamanlar daha bıyıklarım yeni çıkıyordu. İçeriye ilk adımımı attığımda bütüm büyücülerin ağzı açık kalmış. Hepsi birden benim için savaşmaya başlamışlardı. Beni istiyorlardı. Güzel günlerdi. Şimdi ise bu koca kulede yalnızım. Gerçi yeni kabul etiğim birde ögrencim var. Salağın tekide olsa onun potansiyelinin farkındayım. Bir zamanlar bende onu gibiyidim. Güçsüzdüm. Çelimsizdim. Aptaldım. Bende diğerleri gibi bütün yalanlara inanmıştım. Kim düşünebilirdi ki benim gibi birinin bir gün bütün dünyayı parmakları altında oynatacağını. Ama yaşlı bilge bunu biliyordu. Oda aynı benim çırağımda gördüklerimi bende görmüş olucaktı ki beni o savaş meydanında ölüme terketmemişti. O şavaşın ortasındaki herşeyden habersiz bebeği ardında bırakmamıştı. Diğer tüm büyücüleri yok edeceğimide görmüşmüydü acaba ? Veya onları yok edeceğimi bilseydi bana yinede yardım edermiydi ? Bilmiyorum. Ama bildiğim birşey var ise oda çocukluğumda dahada mutluydum. Nereden bilebirdim ki bu gücün beni bu kadar yalnız bırakabiliceğini. Ve bu denli acılar çektireceğini. Kimsede bilemezdi. Şimdi de gelmiş diğer insanları mutlu ederek kendi acılarımı unutmaya çalışıyorum.
Şuanki yegane amacım şu çürümüş dünyanın kalanını da Yönetimim altına alıp, tüm diktatörlerden ve onların uşaklarından temizlemek. Bu sayede dünyayı daha mutlu daha mükemmel bir hale getirebilirim. En azından bunu düşünürken mutlu olabiliyorum. Yüzümde bir iki tebessüm oluşubiliyor. Hatırlıyorum da küçükken bana anlatılan tanrılar vardı. Onlara inanmıştım. Kahramanıma da inanmıştım. Nereden bilebirdim ki birgün kahramanımın benim en büyük düşmanım olacağını. Bilemezdim. Ona inanmıştım. Tanrılar ve onların binlerce yıllık sıra gelmiş kurallarınada inanmıştım. Gerçi bu kurallar sayesine bu topraklar mutluluk ve düzen içerisindeymiş bir zamanlar. En azından bize anlatılan hikayelerde böyleydi. Ama herzamanki gibi aç gözlü insanlar bu kuralları kendilerine göre çevirdiler. Hepimize üstün mesleklerin kendilerine tanrılar tarafında verildiğini söylediler. Belki öldürdüğüm aç gözlü insanlar olmasaydı bende aynı çoçukluğumda ki gibi mutlu olabilirdim. Bu günkü sert bakışlarada sahip olmazdım ve kimse benden kormazdı. Bilmiyorum. Hem tanrılar gerçektende varmı ki ? Kim bilir belkide benim gibi biri yine binlerce yıl önce tüm dünyayı alıp sonrada bu diyarda bir düzen kurmuştu. O düzeninde devamı için bir hikaye ve kanunlarmı yaratmıştı. Belkide tanrılar hiç yoktu veya bizim düşündüğümüz gibi insanların işlerine hiç burunlarını sokmazlardı.
Bunu da bilmiyorum. Ama şu önümdeki haritadaki tüm ülkeleri aldıktan sonra en azından ben bunları yapacağım. Yeni kurallar ile yeni bir dünya yaratacağım. İnsanların daha mutlu çocukarın daha özgür olmasını sağlayacağım. Belki bir gün banada tanrı derler kimbilir. Tanrılar varmıdır yok mudur bilmiyorum. Ancak bundan ölünce emin olabilirim. Tabi günün birinde ölmek istersem.
Bir anda şöminenin ısıttığı ahşap oymalı büyük odanın penceresi büyük bir gürültü ile aralandı. Rüzgar içeriye girerken yanında karda getirmişti. Bir elimin altındakı haritada masamın üstündeki parşomenler gibi uçmaya başladı.
- “ Gilbert. Gilberttttttttttttt. Sana diyorum lanet olasıca velet. Neredesin ? “
İçeriden bir iki takırtı gelir ve kapı açılır.
-“ Burdayım efendim” dedi Gilbert nefes nefese. Etrafa bakarken “Buraya ne olmuş böyle”
-“Elinin körü olmuş. Görmüyormusun ? Ben ki yakında şu koca diyarın tamamını tek başıma fethedecek kişiyim. Sen daha şu küçücük kuleyi yönetemiyorsun.”
-“Özür dilerim efendi Galu hemen etrafı toparlarım. Lütfen sinirlenmeyin.”
-“Dur durduğun yerde. Birde senimi bekleyeceğim. Anlaşılan sana sadece nasıl bir büyücü olunucağını değil aynı zamanda nasıl bir hizmetçi olunucağınıda ben göstermek zorundayım.”
“Arkia sjne tordi KTYFG Ante... “ Derken bir anlığına sanki zaman geriye gidermiş gibi tüm kar dışarıya çıktı. Etrafa dağılan eşyalar yeniden yerli yerine geldi ve cam kapandı. Pencerenin üzerindeki kulplar birbiri ile birleşti ve metal bir kilide dönüştü.
-“Eğer zamanında burayı kilitleseydin hiçbirşey olmayacaktı Gilbert. Şimdi bana biraz çay getir.”
-“Emredersiniz yüce Galu. Birdaha böyle bir hata olmayacak” diyerek kapıyı kapattı çocuk.
Ben anlamadım ki bu çocuğun aklı nerde ? Her neyse yarın sabah buraya gidip bu ülkeyide almalıyım. Duyduğuma göre Kraliçe tam bir afetmiş. Eminim beni görünce bana ... bir dakika bu lanet çırak neler düşünüyor öyle. Hımm demek ben tam bir bunakmışım. Şu nalet olası veletede bak sen. Bildiği başka bir büyücü olmasa buraya gelmeyecekmiymiş. Daha neler .
Gilbert çayı doldururken kafasının içinden bir sesyankılanır.
-“ Seni lanet bücür. Buraya gelip ayaklarıma kadar kapanıp ögrencim olmayı dileyen sen değilmiydin. Şimdi ne olduda böyle düşünüyorsun.”
-Gilbert bir anda ürktü “ nasıl olurda düşüncelerimi okur bu bunak. Hayır bu olamaz. Kesin şans esiri olmuştur. Yok canım kesin hayal kuruyorum.”
- O ses bu sefer çok daha sert bir şekilde yankılanır Gilbertin içinde “Sana diyorum lanet velet. Sen hala oradamısın.”
Galu sağında küre şeklindeki metale baktı metal bir anda Gilberte doğru yöneldi ve kapılar tek tek açıldı. Yol boyunca metal şekil değiştirdi ve koca bir ele dönüştü. Gilbert eli görünce korktu ve elindeki çayı döktü.
-“Üstüne üstün birde sakarsın. Buraya kadar gelmeye zahmet etme. Ben seni getiririm.”
Metal El bir anda Gilbertin yakasından tuttu ve hızlıca onu Galuya doğru sürüklemeye başladı. Kapılar ardı ardına kapandı.
-“Gel bakalım buraya Gilbert. Demek ben bir bunağım ha.”
Derken metal el çocuğu yere bıraktı. Çocuk yere düşüp hemen kendini topladı sanki gelecek cezayı hisseder gibi elleri ile yüzünü kapattı. Tir tir titremekteydi.
-“Aptal. Sen hala düşüncelerini okuyabildiğimin farkında değilmisin. Neden beni sinirlendirmeye çalışıyorsun. Evet dışardakıler benden korkar. Evet onların düşündüklerinden daha çok güçlüyüm. EVET. İstersem bu diyarların hepsini tek başıma alabirim ama bir SAPIK DEĞİLİM BEN. Kendini topla ve otur şuraya hemen. Bu adamın sana anlatıcağı bir hikaye var ve ben düşündüğün kadar da yaşlı değilim.
Gilbert nereye oturucağına bakarken birden metal el yere doğru inmeye başladı ve hemen yanı başında bir sandelyeye dönüştü. Gilbert sandelyeye oturduğundan sandelye Galu’nun masasına doğru ani bie hareket ile yaklaştı.
-“ Yeter artık aptal çoçuk kes şu salak şarkıyı artık düşüncelerini okumayacağım. Şimdi beni dikatlice dinle. Bende bir aralar senin gibi biriydim.
-Gilbert bir anda afalladi “Daha neler eminim bir soylu çocuğuydunuz. Belkide bir kralın .. “derken Galu’nun sert bakışlarını gördü.
-“ Sus ve dinle çocuk. Herşey Kesedi kasabasında başladı O zamanlar sene daha küçüktüm .”
![](https://img.wattpad.com/cover/31451752-288-k184032.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metal Büyücü - Kitap 1 Mavi Mühürlü Piç
FantasyBir zamanlar br yetim olmasına rağmen şuan Dünyanın tek hükümdarı olan Metal Büyücü nün hikayesidir.