Bölüm ••• 1

101 10 0
                                    

İyi bir kadınla iyi bir erkek birlikte değildir. Çünkü kadınlar, kötü erkeklere aşık olup iyi erkeklerle dertleşir.

Victor HUGO 

"Abla?"

"Efendim kuzum?"

"Karşıdaki adam yarım saattir sana bakıyor." Emre'nin,hırkasının fermuarını çektikten sonra işaret ettiği yere baktım. Hemen hemen benim yaşlarımda genç bir erkek gerçekten de bana bakıyordu. Çalıştığım dükkan dikkatini çekmiştir diye düşünüp oralı olmadım.

"Çantanı hazırladın değil mi?" Emre'yle konuşurken bir yandan da genç adamın bana bakıp bakmadığını kontrol ediyordum. Manzara aynıydı. Bir duvara yaslanmış bir şekilde bakmaya devam ediyordu.

"Abla,sen bu adamı tanıyor musun?"

"Hayır kuzum. Sen o tarafa bakmassan o da bakmaktan vazgeçer."

"Tamam. Hadi gidelim. Çantamı hazırladım." Kafamı salladım. "Gidelim."

Emre'yi okuluna bıraktıktan sonra dükkana geri dömek üzere Çınar Sokağa saptım. Arkamdan birinin geldiğini hissederek geriye döndüm. Hislerim bana yalan söylememişti. Dükkanımızın karşısındaki çocuk bu seferde beni takip ediyordu. Genç adamı farkedince bana bakmayı kesti ve telefonunu çıkartıp onunla uğraşıyormuş gibi yaptı. Adımlarımı hızlandırıp yürümeye başladım. Daha sonra hiç arkamı dönmedim.

"Duygu nerede kaldın ? Müşteriler geliyor sen hala yoksun ortalıkta. Durumunuz kötü diye seni işe aldım ama her Allah'ın günü geç gelinmez ki canım!" Dişlerimi sıkıp ağzımı açmamaya çalıştım.

"Haklısın Asude Abla. Emre'yi okula bıraktım. Yolda bir sürü köpek var diye gidemiyor çocuk. Kusura bakma."

"Bu kaçıncı kusur? Her seferinde bir bahane buluyorsun. Hem..." O konuşmaya devam ederken ben de dükkana yeni gelen malzemeleri yerine yerleştirmekle meşgul olduğumdan onu pek dinlemedim.

Ben kim miyim?

Sabahın 8'inden,akşamın 9'una kadar yalnızca kendi menfaatini düşünen birinin yanında çalışan bir kızım. Yalnızca iki kişi için yaşayan biriyim. Annem ve üçüncü sınıf öğrencisi olan kardeşim Emre'nin karnını doyurmaktan mesulüm. İki sene önce liseyi bitirdikten sonra daha fazla okumadım. Ve şimdiyse para düşkünü bir hanımefendinin(!) yanında çalışıyorum.

"Duyguuu!" Asude Abla'nın sesiyle elimdekileri bırakıp çağrıldığım yere gittim.

"Efendim Asude Abla?"

"Telefonda biri var. Seni istiyor." Şu ana kadar hiç kimse beni iş yerimin telefonundan aramamıştı. Kendimi merakımdan kurtarmak adına Asude Abla'nın elinden avizeyi aldım.

"Buyrun ben Duygu Yılmaz,kiminle görüşüyorum?" Asude Abla bana bakıp küçümser bir tavırla burun kıvırdı. Ona arkamı dönüp karşımdaki yabancı sesi dinledim.

"Kendimi tanıtmayacağım. Sizi bu akşam 21:10'da sahilde bekliyor olacağım." Karşı tarafın benden bunu istemesi gerçekten büyük bir saçmalıktı. Heleki bu kişi bir erkekse asla yapmam bunu.

"Size nasıl güveneceğim? Kaldıki o saat çok geç. İşim gücüm var benim."

"İşiniz saat tam dokuzda bitiyor. Hem ben,sizin çok güvendiğiniz bir insanım. Beni görünce buna emin olacaksınız zaten. Şimdi kapatmam gerekiyor. Dediğim saatte orada olacağınızı umuyorum. İyi günler"

"İyi ama ben sizi nereden tanı..." Lafımı,dıt dıt dıt sesleri kesmişti. İyi ama ben oraya niçin gideceğim?

"Kimmiş?" Avizeyi yerine koydum. "Bilmiyorum."

"Sen onu benim külahıma anlat." Telefona cevap vermek için yarım bıraktığım işime geri döndüm. Bir yandan da düşünmeye devam ettim. Bunca sıkıntının arasında nereden çıktı şimdi bu!

"Asude abla ben işimi bitirdim çıkıyorum."

"Nereye çıkıyorsun,saat daha sekiz buçuk." Yerlerine yerleştirdiğim takı,kolye,yüzük ve benzeri eşyaları gösterdim.

"Olsun,dokuz buçuğa kadar yerleri sil bari." Ellerimi sıktım. Hayır,beni işten çıkartması için ona bahane sunmayacaktım.

"Gidip anneme ve Emre'ye bakacağım. Daha sonra da bir işim var onu halletmem gerek bu günlük böyle olsun."

"Maaşından 20 TL keserim ama. Sen bilirsin." Gözlerimi sıkıca yumdum. Bu kadar kötü olması için hiçbir sebep yok. Hayat,dünya,ailesi... Her şeyi çok güzel. Ama mutsuz ve huysuz biri. Gözlerimin dolduğunu görmemesi için arkamı dönerek giydiğim mantoyu geri çıkardım.

"Tamam,kalıyorum." Asude Abla bana,ha şöyle, dermişcesine bakarken ben de elime viladayı aldım. Reyonların altını, hesap işlemleri için kullanılan masanın etrafını kısaca dükkanın her yanını sürem dolana kadar sildim. Saatin 21:00 olmasını bekleyen gözlerim sonunda istediğini görebildi.

"Ben çıkıyorum Asude Abla. Hadi iyi akşamlar." Mantomun fermuarını çekerken ancak cevap verebildi:

"Sanada sanada." İçimden,Allah'ın cezası!, diye düşünmeden edemedim. Bu kadar sorunum varken birde onunla uğraşmak beni yoruyordu. Aslında beni sinirlendiren şey,onunla uğraşmak değil,onunla uğraşamamaktı. Yaşı benden oldukça geçgindi. Biraz da saygıdan sesim çıkmıyordu. Asude Abla'ya söylene söylene yürürken sahile gelmiştim bile. Annemi arayıp ona geç kalacağımı haber vermeliydim.

"Alo anne?"

"Efendim yavrum?"

"Ben yarım saat kadar geç geleceğim. Merak etme tamam mı?"

"Hayır kızım. Hem hava soğuk. Akşam akşam dışarıda ne yapacaksın ki?"

"Ya Ayşe Sultan ! Bir arkadaşımla görüşeceğim."

"Hımm. Nasıl bir arkadaşmış bu? Tamam tamam. Çok geç kalma ama."

"Tamam." diyerek sevinçle bağırdım. "Hadi görüşürüz."

Şu herkesin nefret ettiği merakım yüzünden beş dakikalık yol bana bayağı uzun geldi. Hem yürüyor hemde etrafımı kontrol ediyordum. Soğuk hava yüzünden burnumdan çıkan buharı fark edince azımla buhar çıkarmaya başladım. Saat dokuzu beş geçiyordu. Etrafıma,nerede kaldı bu çocuk,dercesine bakmaya başladım. Sonunda bana doğru gelen genç bir erkek gördüm.

Bir Bardak AŞK Lütfen !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin