İnsanların vücutları dayak yemeye alışkın değildir derler hep. Sanırım ben o insanlardan değilim, vücudum babamın vurduğu o her darbeye karşı dayanıklı, babam her vurduğunda hızını daha da arttırır, ama vurduğu yerlerdeki acıyı hiç hissetmem. Şimdi siz bana soruyorsunuz sen kimsin, nesin, neden dayak yiyorsun, baban senden ne istiyor diye. İnanın ki bilmiyorum, benden ne istediğini lanet olsun ki bilmiyorum.
Evet belki beni en güzel okullara gönderiyor, belki en güzel kıyafetleri alıyor, sizce bir ailede mutluluk olmadıktan sonra bunlar neye yarar?
Tabii ki bizim yaşamımıza aile denirse...
İşte bu benim hayatım,
Ve işte buda benim...
Merhaba, Ben Defne...
Defne Acar...
Hayatı tamamen dövülmekten ibaret olan o kız,
16 yaşındayım lise 2'ye gidiyorum. Hiç bir zaman arkadaşım olmadı, ve sanırım olmayacakta, çünkü babam arkadaşımın olmasını istemiyor ve bende onun dediklerini yapmak zorundayım yoksa cezamı büyük bir şekilde verir. Siyah saçlarım var, gözlerim mavi, gökyüzü mavisiymiş annem öyle derdi hep.
Annem bir kaç yıl önce hayatını kaybetti.
Babam yaşıyor, bir holding müdürü.
Kardeşim, ablam veya abim yok.
Tek kardeşim, tek başımayım, her zamanda öyle olacağım...Babam annem yaşarken de beni döverdi, şimdi de dövüyor, annem beni dövmesin diye hep kendini öne atardı ama nafile, hiç bir işe yaramazdı, babam ikimizi de döverdi....
Anlamıyorum benden neden bu kadar nefret ediyor, ben ona benden bu kadar nefret edecek ne yaptım?
Baba, neden sevmiyorsun beni,
Sen beni dövmene rağmen inanki ben seni çok seviyorum...
Keşke sende beni sevebilsen...________________________________
Sabah baş ucumda çalan alarmımla birlikte uyandım. Komidinimin üstenden telefonumu alıp okul grubundan mesaj gelmiş mi diye baktım. Gelmemişti.
Hemen yataktan kalkıp aynanın önüne geçtim. Kollarımda olan morluklara göz gezdirdim. Morlukları kapatmak için komidinime uzanıp elime fondotenimi aldım, yavaş yavaş fondeteni koluma yedirmeye başladım.
Morluklara dokunduğumda kollarımın acısını hiç hissetmedim, çünkü artık alıştım...
Koluma fondetini iyice yedirdikten sonra
komidinime geri bıraktım. Yatağımı toplayıp, dolabımdan okul üniformalarımı alıp hızlıca üstüme geçirdim.
Tekrardan aynanın karşısına geçip hızlıca solgun yüzüme baktıktan sonra, odamın kilitli kapısını açıp merdivenlerden aşağı doğru inmeye başladım. Kapıyı açmamla beraber halam olan Sema hanımı görmem bir oldu.
"Neden bu kadar gecikiyorsun, ben sana demedim mi daha erken kalkacaksın diye?" Soruduğu soruyla bir an affalladım çünkü bana öyle bir şey dememişti.
"Ah çok özür dilerim Sema hanım, bir dahakine daha erken kalkacağım" deyip geçiştirmeye çalıştım.
"Bu seferlik kabul ediyorum, ama bir daha geç kalkarsan babandan değil benden tokat yersin!" ne diyeceğimi bilemeyip bir süre öylece suratına baksamda kafamla onaylayarak merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Sema hanım'da arkamdan geliyordu. Sema Hanım o kadar güzel bir kadındı ki yandan bile bakılınca güzel olduğu anlaşılıyordu.
Oldukça güzel vücudu ve kıvırcık saçları adeta güzelliğine güzellik katıyordu, yem yeşil gözleri çimenleri andırıyordu. Kim nederse desin bu kadın çok güzeldi, ama keşke bana da güzel gözüktüğü gibi iyi davransa.
Birlikte aşağıya inip kahvaltı masasına oturduk, Ezgi ve Gizem çoktan masaya oturmuşlardı. Bana iğrenerek bakarak Sema Hanım'a döndü Ezgi.
"Anneciğim dayım nerede?" diye sordu Sema Hanım'a. "Kızım dayının bir işi çıkmış o yüzden bugün biraz erken gitti işe" gerçekten babamın sabahın 7'sinde işi mi çıkmıştı, çok garip.
Ezgi başıyla onaylarak Hizmetli ablaya bağırmaya başladı, "Nerde kaldı benim portakal suyum? Sana diyorum Hizmetçi!!" bu dediği hiç doğru değildi, Ayşe abla bizim aile üyemiz gibiydi ona böyle davranamazdı. "Ezgi, lütfen Ayşe ablaya öyle deme, görmüyor musun kadının halini?" dedim kahvaltı masasına oturarak. Ezgi birden annesine döndü.
"Anne, sanki Defne'nin biraz dili uzamış!" Ezgi'ye bakmadan kahvaltı masasından geri kalktım ve mutfağa Ayşe Ablaya yardım etmeye gittim.
"Ayşe abla sen onları bana ver ben götürürüm, sen çok yorulma." Ayşe abla birden bana bakıp elini yanağıma koydu.
"Ah güzel kızım, sen beni düşünme kendini düşün." dedi. Bir şey demeden elindeki tabakları alıp masaya götürdüm. Daha sonra sandelyemi çekip oturdum. Ezgi bana öldürücü bakışlarını atıyordu. Gizem ise önündeki telefonla ilgileniyordu. Gizem aynı Sema Hanım'a benziyordu, burnu ağzı her şeyiyle adeta annesini andırıyordu. Kahverengi gözleri ve kıvrımlı bir burnu vardı. Ezgi ise Gizem'e göre biraz fazla kiloluydu ama kilosu ona yakışıyordu. Ben ise onların yanında çok kötü ve bakımsız kalıyordum.
Ayşe abla portakal sularımızı da getirip mutfağa geri döndü. Masadaki herkes yemeğini yemeğe başladı. Gizem telefonunu kapatıp Ezgi ve Sema Hanım'a döndü.
"Bugün okula yeni öğrenciler geliyormuş, vee iki tanesi bizim sınıftaymış." öyle heyecanlı anlatıyordu ki gören de Başbakan okulumuza geliyor sanardı.
Ezgi bir anda ağzındaki portakal suyunu püskürtüp Gizem'e döndü. "Kızmıymış, Erkek mi?" Gizem, başta Ezgi'nin sorusuna anlam veremesede anlatmaya başladı. " Bizim sınıfa gelenlerin biri kız diğeri erkekmiş sanırım, Ama çok başarılı bir ressamın oğluda bizim okula geliyormuş." Gizem ve Ezgi heyecandan birbirine sarılırken ben onları izliyordum.
Aslında Gizem bana pek kötü davranmazdı, hatta biz iyi anlaşırdık ama maalesef Sema Hanım yüzünden pek kaynaşma fırsatımız olmadı.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra Sema Hanım alel acele şöförümüzü çağırdı.
Ben odama çıkıp çantamı ve telefonumu aldıktan sonra tekrardan aşağı indim, Ezgi ve Gizem'i beklemeye başladım.
Onlar gelene kadar Ayşe ablanın yanına gittim. "Ayşe abla, ben okula gidiyorum sana da bir sarılayım dedim" Ayşe abla elindekileri bırakıp yanıma geldi ve kocaman sarıldı. "Dikkat et kendine yavrum" yanağına kocaman bir öpücük bırakıp Ezgi ve Gizem'le beraber arabaya bindim. Çantamın içinden telefonumu ve kulaklığımı alıp rasgele bir şarkı açtım. Şöyle diyordu şarkıda;
" Kazanmak kirlidir kaybedelim insan kalırız."
O kadar haklı geliyordu ki bu şarkı sözü bana, her gün dinliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUDİTA^^
Teen FictionArkadaşlar içimden geldiği için ve yazmayı sevdiğim için eğlencesine yazıyorum ve bu kurgu uzun zamandır aklımdaydı. Ancak şimdi yazma fırsatım oldu umarım beğenirsiniz🖤