giriş : "peri, demirci ve prens"

1K 93 99
                                    


Büyükanne, mahallenin çocuklarını bahçede topladığında, Seul Perisi Masalı diye bilinen bu masalı henüz anlayacaklarını düşünmüyordu. Şimdi hafızalarına kazınırdı, büyüdükçe zihinlerinden birer hazine gibi çıkardı. Biliyordu, hayat masal dinleyerek değil, yaşayarak öğrenilirdi.

"Yıllar yıllar önce," diye anlatmaya başladı ince, kısık sesiyle.

"...kıtlık yaşayan bir köy halkı varmış. Bu köyde yemek de, huzur da azıcık kalmış. Çocuklar zayıf, kadınlar ve erkekler güçsüzmüş. Köy halkı sürekli tanrılara bir yardımcı göndermesi için dua edermiş. Gece gündüz tapınaklarda edilen dualar sonunda işe yaramış, bir öğle vakti gökyüzünden köy meydanına bir peri düşmüş. Herkes koşup bakmış. Beyazlar içindeki elbisesinin etekleri kirlenmiş, güzel bir kız duruyormuş orada. Ağlıyormuş. Kafasını kaldırıp çevresine şöyle bir bakmış. Köy halkının dili tutulmuş şaşkınlıktan, dünyanın en güzel perisiymiş sanki. Çok güzelmiş."

"Neye benziyormuş?" diye sordu en küçükleri, o sırada abisi onu koluya dürttü.

"Güzelmiş işte. Kesmesene sözünü."

Büyükanne güldü.

"Uzun, simsiyah saçları varmış, yüzü çok güzelmiş. Büyük gözleri koyu renkteymiş, yıldızlar gibi parlıyormuş. Biraz küçükmüş, boyut olarak yani. Elleri, burnu minikmiş."

Nefes bile almadan dinleyen çocuklar betimlemeden memnun kaldıktan sonra devam etti masalı anlatmaya.

"Köylüler bu periyle ne yapacaklarını bilememişler. Bazı bencil insanlar peri evine dönsün demişler. Yemekleri onlara yetmezken nasıl misafir ağırlayacaklarını bilmiyorlarmış. Daha da zor duruma düşmekten korkmuşlar. Periyi oradan kovmuşlar. Sonra iyi kalpli köylüler evlerine davet etmiş periyi. Ona kendilerine dahi yetmeyen yemeklerinden, kıyafetlerinden vermişler. Ertesi gün uyanıp baktıklarında periye yardım eden köylülerin yanında oturduğu göllerde balıklar, hiçbir şey yetişmeyen tarlalarında meyve sebzeler, bahçelerinde çiçekler varmış. Periyi sevmeyip gitmesini isteyen bencil köylülerin tarlaları da hasatsız, sofraları yemeksiz kalmış. Perinin yaptığı bir büyüyle bencil olanlar da o bölgeyi terk edince, bereket gelmiş köye birden. Çevre köylerden göç almış burası, bir sürü insanın sevdiği güzel bir yer haline gelmiş. Peri de oranın bir parçası olmuş. Gördüğü herkese yardım eder, çocuklarla şarkı söyler, tarlada çalışır, evlerde kadınlarla temizlik yaparmış. Bir gün, bu peri, köyün demircisinin tek başına çalıştığını fark etmiş. Demirci köydeki insanlarla konuşmaz, onlarla arkadaş olmazmış. Kimseyi yanına yaklaştırmazmış. Hep çok mutsuz gezermiş. Güzeller güzeli peri, yanına gidip ona ne olduğunu sormuş. Demirci onunla da konuşmamış. Önce anlamamış, herkesin sevdiği bir perinin neden onunla konuştuğuna akıl sır erdirememiş, üstelik kendisi epey huysuzmuş. Periyi de üzmekten korkmuş. Ama peri, demircinin kimseye anlatmadığı bir derdi olduğunu anlamış. Demircinin elini tutmuş, kalbine ferahlık vermiş, güçlü bir büyüyle üzüntüsünü alıp uzaklara göndermiş. Demirci artık acı çekmiyormuş, periye çok teşekkür etmiş. Ölene dek onun yanından ayrılmayacağına dair söz vermiş. Huysuz biri değilmiş artık. Böylece demirci ve peri, köyde birlikte çalışmaya başlamışlar. Günler geçtikçe, demirci perinin güzelliğine aşık olmaya başlamış. Yanından hiç ayrılmıyor, o güldüğünde demirci de gülüyormuş.

Derken, uzak diyarlardan yakışıklı mı yakışıklı, güçlü mü güçlü bir prens çıkagelmiş. Gelme sebebi köyün halini görmekmiş. Burayı bu hale getiren periyi merak edermiş. Prensin gelişi için hazırlıklar yapılmış, şenlikler düzenlenmiş. Gece vakti olduğunda peri, prensin yanına gelmiş. Prens, perinin gözlerine bakar bakmaz şaşkına dönmüş. Işığından kör olacak sanmış, daha önce hiç bu kadar parlak bir şey görmemiş. O anda periye aşık olmuş. Ona bu köyü bırakıp kendisiyle saraya gelmesini, prensesi olması istediğini söylemiş."

seul perisinin rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin