Kafamda balyoz vurulmuşçasına sert bir ağrı vardı.Her bir hücrem ayağa kalkmış, ilkokul çocukları gibi etrafta hoplayıp zıplıyorlardı.Kış ayında olduğumuzu çokça belli eden bir hava vardı.Sert bir rüzgar esti.Başımdaki hücreleri sarsıp birkaç saniye duraklatırken bu sürede başımı dinlememe olumlu yönde yardımcı oldu.Ama tam tersi rüzgarın vücuduma etkisi bir hayli olumsuzdu.
Yağmurun beraberinde getirdiği sarsıcı rüzgarın uğultusu kulaklarımda uğursuz bir ses bırakıyordu.Rüzgarın şiddeti artmış,az önce kaldıramadığı iri yaprakları şimdi tek hamlede havada uçuşturuyordu.
Üşüyordum.
Hava soğuktu.Tenimi yalayıp geçen bir rüzgar daha esti.Üstümdekilere sarılıp büzüldüm.Montumun olmadığını farkettim.Kafamı kaldırıp etrafa göz attım.
Bir odadaydım.
Boş denilebilecek kadar az eşya barındırıyordu.Nerede bile olduğunu bilmediğim bir evdeydim.Hangi semtte,hangi sokakta, belki de hangi şehirde bir evdeydim hiçbir fikrim yoktu.
Bir yatak,bir dolap bir de komidinden oluşan oda da eşyalardan çok başka bir şey dikkatimi çekmişti.Pencere sonuna kadar açıktı.Bunu kasten yapıldığı çok belliydi.Beni donarak öldürmeyi mi planlıyordu? En son olanları düşündüm.Aras, beni bilerek bara getirtmişti.Sarhoş olacağımı düşünememiş ve bir küfür savurmuştu.Sesi kulaklarımda çınladı.Fazla çekici ve erkeksiydi.
Ardından beni arabasına götürmüş ve başka şeylere lazım olacağımı belirtmişti.Bu başka şeylerin tamamen benim aleyhime olacağını biliyordum.Bu yüzden sarhoş bir kafayla kaçmaya çalıştım ve sonuç olarak güvenlik görevlileri tarafından alıkoyulmuştum.Bunu da Aras’ın ayarladığı çok belliydi zaten.Ardından son hissettiğin kibarlıkla yakından uzaktan hiçbir alakası olmayan bir şekilde, boynuma sert bir elin indirilerek acı ve sızısıyla gözlerimin üstüne tonlarca kilo ağırlık binmesiydi.
Beni kaçırmıştı.
Neden olduğunu bilmiyordum. Beni kanunlara tamamen aykırı, özgürlüğüme el koyarak kaba bir şekilde kaçırmıştı.Birkaç hafta önce gördüğüm rüyayı anımsadım.Normalde hiçbir rüyamı hatırlayamazdım ama bu rüyada gerçeklikle büyük bir payı olan bir taraf beni kendine doğru çekmişti.İliklerime kadar rüyayı hissetmiştim.
Rüyamda da kaçırılmıştım.
Rüyamda, bir depoya getirilmiştim.Biri gelip babamın hatasının sonucunu benim ödeyeceğimi söylüyordu.Beni öldürmeye gelmişti.Ama öldürmeyeceğini iddia ediyordu.Beni -aynı şuanda ki gibi- kötü bir amaçla kullanacağını ve onun olduğumu söylüyordu.Rüyanın en kötü tarafı, bunları söyleyen kişiyi gerçekten hissetmem ve kokusundan etkilenmemdi.
Beynime dolan düşüncelerle irkildim. Rüyada hissettiğim koku çok tanıdıktı.Sanki daha önce de bu kokudan etkilenmem ve rüyada ki tepkileri vermem vücudumun bir kere daha irkilmesine sebep oldu.Bu kokuyu tanıyordum.
Yattığım yerden doğruldum. Yatakta değildim, pencereye yakın bir yere ilgisizce bırakılmıştım. Gözlerimi ovuşturup kendime gelmeye çalıştım. Aras’ın elinden kurtulmam gerekiyordu. Bundan önce beni neden kaçırdığını öğrenmem lazımdı. Onun elinden bir şekilde bilgileri aldıktan sonra ayrılıp, aileme sağ sağlim ulaşmalıydım.
Ayağa kalktım.Önce beni öldürecek derece de soğuk olan odayı daha da soğutmamak için pencereyi kapattım.Ardından kapıya yöneldim.Büyük olasılıkla kilitli olmalıydı ama yine de şansımı denedim. Kulpu tutup aşağıya doğru çektim.
Kapı açıldı.
Bir an bundan şüphelensem de belli etmedim ve kapıyı ardına kadar açıp içeriye göz attım.Bu tahmin ettiğim kadarıyla evin salonuydu. Hiç beklemediğim bir şekilde pahalı eşyalarla donatılmış, gri ve siyah renklerin hakim olduğu salonda hiç kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEDAKÂR.
RomanceFazla zorlu. Fazla öfkeli. Fazla hızlı. Onda olan her şey fazlaydı. O, fazla olmasının yanında fazlalıktı. Kendine bir yer edinebildiği aptal bir kız vardı yanında. O, her şeye fazla sahip olsa da yalnızdı. Ve hayatını bir kız için feda edebilecek k...