Yalvaç, Ankara Ulusta dar bir sokağın içerisinde Amcasıyla geziyordu. Amcası altmış yıldır Ankara'da yaşayan bir adamdı. Çocukluğunu çalışarak, gençliğini de o dönemki eylemlere katılarak geçirmiş bir haritacıydı. Birazdan Yalvaç; yolun kenarında, kaldırımda ahşap, motifli, hafif bir sandalyeye oturmuş, kafasını pekte hızlı sayılmayacak şekilde sağa sola çevirerek etrafa küfürler savuran, ömrünün ortalarında sayılabilecek yaşlarda, kıyafetleri eski, kirli sakallı bir adam gördü. Adamın oturduğu yerin karşısında hergün onlarca insanın ziyaret ettiği, bir türbe vardı.
-Amca bu adam kim?
+Tanışmadım ama buradaki esnaftan duyduğum kadarıyla bu sokakta babasını öldürmüş. Öldürdükten hemen sonra aklını kaçırmış, küfürler etmeye başlamış. Çok üzücü ! Ne garip !
Yalvaç ilk kez insanların deli olarak nitelendirdiği bir insan görmüyordu fakat duydukları tüylerini ürpertti. Bir an için aynısını ben yaşamış olsaydım diye kendine soracakken amcası:
-Buraları hatırlıyorsun değil mi?
+Hatırlıyorum. Küçükken babamla hafta sonları gelirdik. Alışveriş yapar sonrada dolmuşla eve dönerdik. Ne yorulurdum ama !
-Senin bu baban tam faşist !
+Faşist olduğundan mı yoksa faşistlerin yaşattığı travmalardan mı bilmem ama çok yorulurdum. Babama belli etmek istemezdim yorulduğumu, neticede oğluyla vakit geçirmenin zevkini yaşardı. O zevki baltalamak sanırım daha çok yorulmama sebep olurdu.
Birlikte mavi magırus dolmuşların şehrin bir çok bölgesine hareket etmek üzere çıkış yaptığı ana durakların olduğu Bentderesi caddesine, bir ayakkabı boyacısının yanına geldiler. Boyacının iki tarafına oturdular. Boyacı altmışlarında, yıkık görünümlü, yoksulluğun getirisi olarak fazla hamur işi yiyecekler tükettiği kilosundan belli olan bir adamdı. Amcası belli ki onu uzun bir süredir tanıyordu.
-Rauf nasılsın ?
+Şükür iyide.. İş yok iş. Saat üçte geldim, üç buçuktan beridir siftah yapamadım.
-Hadi ya!
+Hee vallaha. Sabah geldiler yine para dilenmeye.
Amcası Yalvaç ' a dönerek:
-Kimi diyor biliyor musun?
+Hayır. Kimi ?
-Uyuşturucu almak için fahişelik yapan kızlar geliyor Rauf'un yanına, iş atmaya.20 liraya,30 liraya. Yazık ! Daha çok ufaklar.
+Rauf abi kabul ediyor mu?
Rauf:
-Kim? Ben etmem, manyak mıyım polisi peşime takacağım !
+Yok yok Rauf etmez.
Yalvaç gördüğü iki insandan sonra çok umutsuz hissetti. İnsanlar hala çaresiz, çelişkili ve ahmaktı. Oysa ki bu ziyaretinde gelişmişlik ve ilerlemiş bir insan topluluğu göreceğini düşünmüştü. Aslında gördüğü sadece iki insandı. İki insana bakarak toplumun halini göremez gibi geliyordu ama iki insanın halini, sohbetlerini umursamadan yoluna devam eden insanları da görmüştü. Caddede koşuşturan insanları izlemeye daldığı esnada amcası onun düşünceli halini çoktan fark etti!
-Yalvaç biraz daha oturursak yorgunluk gelecek. Kalkalım.
-Hadi Rauf hayırlı işler, eyvallah. Görüşürüz yine.
+Görüşürüz abi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalvaç'ın Tükenen Umutları
Short Storyİnsanlığı sorgulamak yerine kabullenmeye çalışmak elbette daha zor.