''Ne kadar kötü insanlar var.''
''Hm, eğer hala ondan bu kadar hoşlanmaya devam etmeseydim, eski eşimin annesinin arkasından böyle konuşmana izin vermezdim.''
''Ama çok kötüymüş o, cidden nasıl katlandın bu kadar? Ben bile burada delirecek gibi oldum.'' Küçük kız sinirlendiğini belli edercesine ellerini yumruk yapmış, kaşlarını çatmışken Jungkook sadece gülümsemekle yetinmişti.
''Bilirsin, sevdiğin insanlar için bazı zorluklara katlanman gerekir. Ben de bunu denemek istemiştim. Yapabilirim sanmıştım.''
Küçük kız, Jungkook'un üzgün bakışlarını görünce dayanamamış ve camın önünde oturduğu geniş mermerden atlayarak onun yanındaki boş koltuğa geçmişti. Minik eliyle Jungkook'un elini tutmuştu ardından, destek olmasını umarak.
''Çok zorlanmış olmalısın. Çok acı çektin değil mi? Sonunda da dayanamadın, onu bırakmak zorunda kaldın. Anlayabiliyorum Jungkook. Keşke bunları hiç yaşamasaydın.''
Jungkook, dudaklarına oturan kırık gülümsemeye rağmen kalbinin sıcacık olmasına engel olamamıştı. ''Ben öyle düşünmüyorum.'' dediğinde kızın anlamadığını belirten bakışlarına maruz kaldığında devam etti. ''Bunları yaşamam kötü elbette fakat tüm bunlar sanki Yoongi'yle aramdaki ilişkiyi iyice birbirine bağlayan şeylerdi. Sanki onlar olmasaydı biz, biz olmazdık. Onu bırakmak zorunda kaldım ama bu da ilişkimiz için gereken bir şeymiş gibiydi, sanki bunun olması gerekiyordu. Daha iyi olabilmek için. Anlayabilmek için.''
''Anlamadım.'' Kızın masumane bakışlarına derin bir nefes alarak karşılık verdikten sonra geri yaslandı ve kollarını birbirine bağladı Jungkook.
''Ondan ayrıldıktan sonra kendi evime geri döndüm ve yıllarca orada tek başıma yaşamış olmama rağmen daha ilk geceden yapayalnız hissetmiştim. Yani elbette hep yalnız kalmıştım orada bunca zaman ama kalbimin yalnız olmasına hiç alışık değildim ve daha ilk dakikadan bundan nasibimi almıştım. Bomboş hissetmiş, beni tamamlayan birinin olmaması büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştı. Yani kısaca, ondan ayrılmak beni daha çok yaralamış, ailesinden gelen her türlü olumsuz davranışın onsuzluğun yanında hiçbir şey olmadığını anlamıştım.''
''Ah, bu nasıl sevmek Jungkook? Keşke biri de beni böyle sevse.'' Jungkook'un, sevgisi hakkında bir yorum aldığında utangaç bir gülüş oturmuştu dudaklarına. ''Büyüyünce eminim senin de karşına biri çıkacaktır.''
''Çıkar mı cidden?''
''Elbette.''
''Uhm,'' Minik arkadaşı, ayakları yere yetişemediği için onları ileri geri sallarken Jungkook gibi geri yaslanmış, başını da geriye atmıştı. ''Ondan ayrılman kötü tabii, onu hala sevmen de güzel ama ben şeyi anlamadım.''
Jungkook bir şey demeden kızı bekledi. ''Şimdi mutlu musun yoksa mutsuz mu? Yoongi nerede ve neler yapıyor?''
Jungkook bunun üzerine sırıtmaya başlarken abartılı bir nefes alıp vermişti.
''Önce hikayeyi bitirmemi ister misin?'' diyerek sorduğunda minik kızdan onayı aldı ve boğazını temizledi.
***
Jungkook, o gün evine gelmekten başka bir seçenek bulamadığında ve saatlerce öyle boş boş oturduktan sonra Yoongi'nin endişelenmiş olabileceğini düşündüğünden telefonunu almış ve ona haber vermişti.
Elinden geldiğince hızlı davranan Yoongi, Jungkook'tan defalarca kez annesi adına özür dileyerek, kendisinin annesini çok hafife aldığını ve değişebileceğini düşünerek yanıldığından suçlu hissettiğini dile getirip durmuştu. Jungkook tüm sinirini unutup, haksız yere kendine yüklenen Yoongi yüzünden kötü hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snow in the Ocean | yoonkook oneshot
FanfictionI saw in your eyes snow in the ocean You and me - we will never become this snow