...

550 81 127
                                    

Bir kere üflemeyle tüm mumları söndürdü. Öyle bir üfledi ki, ciğerlerinde hava kalmamıştı. Sönen mumlar Louis'in kırılan kalbinin acısından siyah dumanlara büründü. Mumların bu halde Louis'in üzüntüsüne ortak olmasını etraftakiler, neşelerinden ve sevinçlerinden fark edemediler.

'İyi ki doğdun.' yazılı pastanın üstünde yirmi dokuz tane mum diziliydi. Yirmi dokuz yaşına girmişti.Yirmi dokuz yaşında olmasına rağmen hala istediğini yapamayan, mutsuz ve kırgın küçük bir çocuk gibiydi.

Mumlarının hepsinin sönmesinden bir neşe uğultusu oluştu ve arkasından da alkış tufanı koptu. Tebrik etmek için birbirleriyle yarışa giriştiler. İyi ki doğdun, mutlu yıllar, nice yıllar söz tebrikleriyle yanacağına öpücük yağmuru kondurdular. Herkes son derece mutluydu. Yüzlerinde sevinç gülücükleri hakimdi. Fakat Louis kendisini kutlamak için öpmek isteyenlere, durgun ve donuk yanağını uzatıyordu. Oradaki herkes büyük sevinçle onu kutlamışlar, öpmüşler, sarılmışlar ve alkışlamışlardı. Bu kadar tebriğin öpücüğün yanında bir kişinin, kendisi için ayrı bir öneme sahip olan bir kişinin kutlamasının, öpmesinin ve sarılmasının eksikliğini hissediyordu.

Kutlama şöleni sona erince, sıra doğum günlerinin en gözde ve heyecanlı bölümüne gelinmişti.

Hediyelerin verilme anı.

Bu an doğum günü çocuğunun iple çektiği andır. Fakat Louis hediyeler bir bir kendisine verilirken mutsuzdu.

"Teşekkür ederim." dedi donuk bir sesle herkese teker teker ve hediyeleri açmadan bir köşeye bıraktı.

Herkes elinden geldiği kadar onu neşelendirmek istiyordu. O kadar uğraşmalarına rağmen bir türlü neşelenmiyor, neşelenemiyordu. Öylece donuk soğuk bir şekilde partiyi izliyordu. Parti kendisinin partisiydi. Doğum günü onun doğum günüydü. Ne yazık ki en mutsuzu o idi. İnsanlar dans ediyor, pastadan yiyor ve içki içiyorlardı. Bazıları da kendi aralarında koyu sohbetlere dalmışlardı. O ise bir kenarda bir kişinin burada doğum günü partisinde bulunmamasının ezikliğini, burukluğunu yaşıyordu.

Parti bitmiş. Yenilmiş, içilmiş tabaklar, bardaklar boşalmıştı. Sadece bir tabak ve bardak hiç dokunulmamış hatta çatal bile tertemizdi. En sonunda misafirler gitmişti. Geriye ev sahipleri olan babası, kardeşleri ve kendisi kalmıştı. Lottie sarhoş bir şekilde odasına gittikten sonra, Daisy ile Phoebe de televizyonun başına geçti ve kendisi de odasına gitti. Giderken gözlerindeki nemleri yani gözyaşlarını saklıyordu. Odasına girdiğinde kendisini duygularına teslim ederek ağlamaya başladı.

Harry gelmemişti.

Onun doğum gününü umursamamış ve partisine gelmemişti.

"Sana bir paket geldi." dedi Phoebe kapıyı çalıp odaya geldikten sonra ve paketi ona uzattı.

Louis, şaşırarak paketi aldıktan sonra Phoebe odadan çıktı ve Louis paketi açtı.

İçinde sadece bir mektup vardı.

Louis, mektubu açtıktan sonra üzerinde bir adres vardı.

Louis mektubu cebine koyduktan sonra verilen adrese gittiğinde bir ormana gelmişti. Ormanın içindeki küçük kulübeyi gördüğünde hemen içeri girdi.

Kulübenin içi mum ışıklarıyla loş ve romantik bir hava katılmış, ortada bir pasta duruyordu. Louis, pastaya yaklaştığında üzerinde iki tane mum vardı.

"Bir sapık olabilirdim." dedi arkadan bir ses ve Louis arkasını döndüğünde gördüğü kişiden mutlu olmuştu.

"Sen olduğunu anladım."

birthday surprise. [one shot] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin