1940 Ocak, Birleşik Krallık
''Leydi Kim! Acele edin lütfen,geriye sadece siz kaldınız!''
Jennie, makyajını yapmaya devam ederken cevap vermişti karşısında ki kıza, ''Neden bu kadar acele ettiğinizi anlamıyorum Madam Rosé, zamanımızın olduğuna oldukça eminim.''
Rosé, gülümseyerek ''Özür dilerim efendim.'' diyebilmişti sadece. Saraydan kaçma sebepleri savaşken ve tüm saray halkı onu beklerken, Prenses Jennie'nin hala makyajıyla uğraşmasını anlamıyordu. Ama içindekileri kelimeye dökemedi Rosé, karşısındaki kişi İngiltere Prensesi Kim Jennie'di.
Jennie, kendisine aynadan bakarken gülümsedi. Makyajı bitmişti ve şimdi hazırdı, nereye giderse gitsin insanların gözlerini ondan alamayacağını biliyordu.
''Gidebiliriz Rosé''
Rosé, yavaşça koluna girdi prensesin. Prensesin tüm eşyaları çoktan saraydan çıkarıldığı için hiçbir şey almadı yanına. Odadan çıktıklarında karşılarında Prenses'in koruması vardı. Koruma saygıyla eğilmişti, ''Leydi Kim, lütfen benimle gelin. Sizi Kanada'ya götürme emri aldım.''
''Abimin yanına, Fransa'ya gideceğimizi sanıyordum'' Jennie yüzünü buruşturdu, Kanada'dan nefret ederdi.
''Üzgünüm Leydi Kim, ani bir karar değişikliğiyle abiniz Fransa'ya gitmenizi kesin bir dille reddetti. Sizi koruma amacıyla Kanada'da ki saraya götüreceğiz. Madam Rosé de sizinle gelecek.''
''Tamam'' diye mırıldandı sadece, en azından yanındaki kişi Madam Rosé'ydi. Her ne kadar sevgisini ifade etmese bile, koskoca sarayda sevdiği nadir kişilerdendi Rosé. Yapmacık değildi, Jennie'yi oldukça iyi tanıyordu ve en önemlisi nerede ne demesi gerektiğini biliyordu. Üstelik çok güzeldi, Jennie böyle bir kızın soylu olmamasına üzülüyordu.
Jennie, korumasının arkasında ilerlerken bir anda durdu. ''Annemi ve babamı görmek istiyorum''
''Prenses Kim, çok üzülerek söylüyorum ki onları görmeniz imkansız. Kral Kim, dün akşam ki yemekten hemen sonra Fransa'ya doğru yola çıktı. Kraliçe Kim de birkaç saat önce çıktı saraydan.''''Beni görmeden mi gittiler yani?'' Jennie'nin sesi öyle korkunç çıkmıştı ki koruma söylediği için pişman oldu. ''Evet efendim, çok üzgünüm ancak fark etmiş olmalısınız ki sarayda olağanüstü bir hal var. Herkes savaş korkusuyla sarayı terk etmek için hazırlanıyor. Ben sizin can güvenliğinizden sorumluyum ve sizi bir an önce Kanada'ya götürmeliyim.''
Jennie bu kez cevap bile vermemişti. Korumasını beklemeden sarayın kapısına yöneldi.
...
Yaklaşık olarak dört saatlik bir yoldan sonra ilk defa ara vermişlerdi. Jennie kendini oldukça kötü hissediyordu. Uzun yolculuklardan oldum olası nefret etmişti.
''Madam Rosé, rica etsem buraya gelebilir misin?'' Jennie, yanındaki tek kişinin koruması Jung Jaehyun tarafından özel olarak çağrılmasına oldukça şaşırmıştı ancak sesini çıkarmadı. Çevresinde yeni bir ''çift'' istemiyordu ancak Jaehyun'a neden Rosé'yi çağıracağını sormak için yeterli güç bulamadı kendinde.
''Ne oldu Jaehyun-ah?'' Jaehyun ,normalde olsa karşısındaki kızla flört etmeye çalışırdı ancak şuan o kadar telaşlanmıştı ki bırakın flört etmeyi, konuşamıyordu bile.
''Prensesi Kanada'ya götüremeyiz Rosé,yollar askerlerle dolu. Onu ölüme götürmekle eş değer bu!''
''Şaka mı yapıyorsun? Burada mı kalalım,ha? Onu saraya da götüremeyiz, saldıracakları ilk yer orası olur!''
''Hayır, az önce haber aldım. Prensesi Kore'ye götüreceğiz.''
''Jaehyun-ah! Delirdin mi sen? Kanada'ya gitmeye hazırlanıyorduk ama Kore'ye mi gideceğiz? Dünyanın iki farklı ucu olduğunun farkındasındır umarım!''
''Her şeyin farkındayım Rosé! Ama prenses ölürse neler olacağını bir düşünsene! Zaten savaştayız ve halk prensese aşık. Ve eğer prenses ölürse bizde ölürüz Rosé, yaşamıza izin vereceklerini mi sanıyorsun!''
''Kim ölüyor?'' Jaehyun ve Rosé konuşurken o kadar fazla ses çıkarmışlardı ki, Jennie bir şeylerin ters gittiğini fark edebilmişti. Yanlarına gittiğindeyse duyduğu ilk şeyin ölüm olması oldukça rahatsız etmişti onu. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Jaehyun ona durumu açıkladığında nasıl tepki vermesi gerektiğini bilemedi. Ölmek istemiyordu ancak Kore'ye gitmekte çok akıllıca gelmemişti ona. Sonunda, en iyisinin kararı Jaehyun'a bırakmak olduğunu düşündü.
''Beni koruması gereken sensin. Eğer Kore'ye gitmemiz gerekiyorsa gideriz. Ama kılıma bile zarar gelirse seni kendi ellerimle öldürürüm, Jung Jaehyun.''
...
kurgudaki savaş ikinci dünya savaşıyla aynı tarihlerde olsa bile, savaşın ikinci dünya savaşıyla bir bağlantısı yoktur. ficdeki her şey kurgusaldır, siyasi bağlantılar ve savaşan tarafların gerçek hiçbir savaşla alakası yoktur.
leydi ve madam aynı anlama gelse bile kurguda rütbe ve sınıf farkı anlamında.
okuduğunuz için teşekkürler <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
she :: korean multifandom
FanfictionJennie ve Joy, tüm dünyayı etkisine almış bir savaş sürecinde kendi ülkelerinden kaçmak zorunda olan iki prensestir. Saklanmak için geldikleri şehirde kadınların savaşa direnmesi için kurulan örgüt üyeleri Mina ve Lisa ile karşılaşmaları sonucunda h...