Sessiz
"Bu dünyada neyi en çok istersen o senin imtihanındır."
"Hani hep olur ya kitaplarda! Oğlan kötü çocuktur! Böyle bir cadde, mekân gibi bir yer falan vardır! Oranın sahibidir! Herkes önünde eğilir falan! Sonra bir kız çıkar! Böyle masum iyi niyetlidir melekler gibi prenses gibi-" Ada tam kendi hayatıyla kitapları özdeşleştiriyordu ki Emre'nin sinir bozucu sesiyle lafı yarıd...
Çocuklukları beraber geçmiş üç kız... Ve bu kızların birbirlerine paralel hayatları, hayalleri, aşkları, maceraları... En büyük hayalleri ise üniversiteyi aynı yerde okumak ve birlikte yaşamak.. Bu hayal küçükken onlar için çok basitti ama bakalım kurdukları hayali yaşarken de düşündükleri kadar kolay olacak mı? Neler...
Hissiz, acımasız,yakışıklı, güçlü ve zengin. Hepsi kadınlara güvenmeyen Alexander'ı tanımlamak için kullanılabilecek kelimelerdi. Hissiz ise en başı çekerdi çünkü o bütün hislerini rafa kaldırmıştı, ta ki Heaven'ı görene kadar. Kendisine muhtaç bu kız Alexander'ın bütün hayatını ve bütün inançlarını ters yüz edecekti...
İstanbul... bir genç kızın hayatını değiştiren şehir. Her şey o metrobüs ile başladı... Bazen seçim yapmak gerçekten her şeyden daha zor olabilir. Ve istemediğin halde hayatını değiştirirsin...
Almanya'ya gitmemle hayatımın degismesi, neredeyse ayni anda oldu. Yeni okuluma alısmak bir yana bir de evde beni bekleyen bir cocuk vardi. KUZENİM!
Seni geçen gün beyaz gelinliğin içinde gördüm ya hani, dedim ki kendi kendime; '' Oğlum işte evleneceğin kadın karşında. Tut elinden kırma kalbini, yürü onunla aynı yolda...'' '' Buse benim şehrim İstanbul'du. Şehrimin içinde sen vardın, benim içinde sen. Şimdi İstanbul'umu bir kez daha terk etmeden soruyorum sana...