Sevgili Mehmet,
Seni okuduğumda 14 yaşındaydım. Karakterimin her şeyi süpürge gibi içine çektiği dönemlerimdi. Tanışmamız bir arkadaşın önerisiyle olmuştu. İlk okuduğum zamanı pek hatırlayamıyorum. Aradan altı yıl geçmiş. Lisenin başıydı. Şimdi üniversiteliyim. Ama sen benim hala aklımdasın. Karakter oluşumumda en çok senin izin var. İnsan okuduğu şeyden çok çabuk etkilenir. Sen de öyleydin. O kadar etkilenmiştim ki, seni okumayı bitirdiğimde bile kafamın içinde hep "Mehmet" dönüyordu. Deliriyor gibi hissediyordum. Sanki İzmir'e gitsem seni orada bulacakmışım gibi. Bir hareket yapmadan önce beynim hep Mehmet şöyle yapardı derdi. Hatta bu o kadar korkunç oldu ki, senin gibi olmaya başladım. Her yıl okudum seni. Unutmadım. Unutturmamak için de herkese önerdim. Bu yıl tekrar okuduğumda aslında seni yanlış anladığımı anladım. Yaş aldıkça farklı bakış açıları keşfediyorsun. Bugün on üç mayıs ve senin doğum günün. Sen ne kadar değiştin? Üzgünüm, seni unutamıyorum. Bazen aklıma geldikçe gözlerim doluyor. Diyorum ki o kitap karakteri. Ama olsun, sen benim için gerçeksin. Tüm acılarınla. Geri dönmeyeceksin. Biliyorum. Ama ben hep o yolda bekleyeceğim seni. Kış gelecek, kar yağacak. Yağmurlar düşecek saçlarıma. Hüzün oturacak yanıma ama ben yine de beni terk ettiğin o bankta Suna ve senin o son sahnende bekleyeceğim seni. İyi ki doğdun suratsız Mehmet.