-exsuicide

Aylak Adam romanına; "Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi, içimdeki sıkıntı eridi." diye başlayan Yusuf Atılgan öyküsünü şöyle sonlandırıyor; "Sustu, konuşmak gereksizdi. Bundan sonra ondan kimseye söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı."

-exsuicide

Aylak Adam romanına; "Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi, içimdeki sıkıntı eridi." diye başlayan Yusuf Atılgan öyküsünü şöyle sonlandırıyor; "Sustu, konuşmak gereksizdi. Bundan sonra ondan kimseye söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı."

-exsuicide

Küçük bir kız çocuğunun yazdığı mektubu paylaşmak istedim sizlerle;
          
          ”Bu Lisa. Arkadaşım. Annem ve babam onu göremiyor o yüzden onun hayali arkadaşım olduğunu söylediler. Lisa iyi bir arkadaş.
          
          Bugün arka bahçeye çiçek dikmeye çalıştım. Kum sandığı ile dikmeye çalıştım ama Lisa orada babasının uyuduğunu söyledi o yüzden ben de çiçeği kirli halinde diktim.
          
          Bugün Lisa okulda benimle. Onu okula Mrs. Monroe’ya göstermek ve anlatmak için getirdim ama sinirlendi çünkü Lisa’yı göremedi. Lisa üzüldü ve tahta silgisini sakladı.
          
          Dün doğum günü partim vardı. Annem pizza aldı ama kimse gelmedi. Lisa onların verandaya kadar geldiklerini ve sonra gittiklerini söyledi. Ama bana hediye bırakmışlar. 3 tane Barbie’m ve birkaç ayakkabım ve 5 dolarım var. Ben ve Lisa Barbie oynadık.
          
          Mrs. Monroe bugün okulda yok.Yedek öğretmenimizin adı Mrs. Digman. O güzel ve iyi biri. Bizim günceyı okuduktan sonra atıştırmamıza izin veriyor. Keşke Mrs. Digman hep öğretmenimiz olsa.
          
          Dün Lisa ve ben ay çıkana kadar uzun bir yürüyüşe çıktık. Babam çok sinirlendi ve Lisa’nın aptal ve sahte olduğunu söyledi. Lisa buna üzüldü ve ortadan kayboldu. Bugün okula gelmedi ama Mrs. Digman Mrs. Monroe’nun bir daha asla gelmeyeceğini söyledi.
          
          Babam dün tüm gün işteydi. Akşam yemeği yemek için bile eve gelmedi. Bugün hala işte. Annem bana pudding koydu. Pudding benim favorim.
          
          Lisa’yı özledim. Babam işte gerçekten çok yoğun. Hafta sonunda bile gelmedi. Annem babama kızgın. Lisa’ya bir mektup yazacağım.
          
          Sevgili Lisa,
          
          Seni özledim. Lütfen geri gel. Babam kaba olduğu için özür dilerim. Sen benim en yakın arkadaşımsın.
          
          Lisa dün geri geldi. Gittiği için üzgün olduğunu söyledi ve ben de babamın eve gelmediğini söyledim. Lisa, babamın ve Mrs. Monroe’nun aynı kendi babası gibi uyuduğunu söyledi. Umarım yakında uyanırlar."

-exsuicide

*

-exsuicide

hatırlıyor musun bana sarıldığın ilk geceyi? hatırlarsın ya, sen de en az benim kadar unutmazsın hiçbir şeyi. aramızdaki tonla mesafe sıfıra indirgenmişti sanki. kollarının arasındaki sıcaklığı, boynumdan enseme tırmanan nefesini, parmak uçlarındaki soğukluğu hissediyordum belimde. benim buraya -tam göğsünün ortasına- yuvam diyeceğim hiç aklıma gelmezdi ya iki gözümün çiçeği. acizlik sanardım birilerine sığınmayı da içime atardım, senin surlarını aşınca bu fikri de aştım kafamda. sırf sana teslim olmak için bir uçurumdan aşağıya atlayabilir, o tuzlu suların en diplerinde soluksuz kalabilirdim. benzetmelerim kadar da uçsuz bucaksız sana olan sevgim. biliyorsun, pek iyi değilim bu işlerde. tek yapabildiğim, bir kâğıda adınla başlayan cümleler yazıp yine adınla sonlandırmak. görmüyor musun? adın yazıyor her kelimenin başında, al işte bak. belki de her sözcük senden ibaret lügatımda. güzel desem, sen. ev desem, sen. aile desem, sen. hayat desem, yine sen gönlümün baharı. kışıma yaz oldun ya, yeniden baharları gördüm ben seninle. bir çiçeğin yeşermesi, tomurcuklanıp goncalar açması kadar biyolojik bir olay kalbimin her köşesine ilik ilik işlemen senin de. ya da sana, “sen” geçen tüm şiirleri ağlayarak okumak kadar da ansız. beceremiyorum diyorum, pek de iknâ olmuyorsun. e canımın en içi, tanrı tüm kelimelerimden fazlasını toplamış sende. suç biraz tanrıda biraz da bende.
Reply