Sarı, mavi,kırmızı ve beyaz...
Sonra yeşil, siyah ve kahverengi...
Bu istisnai derecede uzun olacağını umduğum şiirin kasvetine, heyecanına veya neşesine maruz kalacak ve kalması muhtemel herkesten şimdiden özür diliyorum. Mevcut düzen kaygılarından, güncel olaylara, küresel sorunlardan, gündelik anımsayışlara kadar bu şiirden çok şeyden bahsetmek istiyor kalbim.
Belkide daha sık şiir yazmalıyım. Belki kalbimin kirli kan depolayan sağ boşluğu bu yüzden büyüyordur. Evvelden müptelası olup şimdilerde beni dizginleyen bir melek sayesinde pençesinden sıyrıldığım duygusal mazoşizmden korkuyorum. Ya yine sakallarıma kadar sigara kokarsam? Ya kül tablaları, kağıtlar yetişmezse? Kaç rüya kaç kez görülüp kaç kez üst üste silindi zihnimde. Hatırlamayışlar ve bellek dolu uyarıları kaç kez geldi beynimin ekranına. 'Hafızanız doldu Lütfen yer açın'. Neyi sileyim? Kanepede sürekli uzanan babamın fotografını mı? Ya da kime neden yer açayım? Bir gün hepimizin geçeceğini unutuyoruz. Geçiyoruz ve farkında değiliz. Farkına varanlardan zaten geçmiyor. Farkına varmayanlar içinse her şey çoktan geçti. Mahallemizin internet kafesi kapanmış. Mesut abi artık çocukluk heyecanımı elli kuruş karşılığında uzatamıyor. Mahalle bakkalı da eskisi kadar işlemiyor belli. Herkes çok yorgun gibi. Bende dahil bir an önce evimize gidip uyumak istiyoruz. Kış soğuğu uyuşukluğu desem yazdan beri böyle. Kısacası mahallemde artık geçmiş. Çocukluğum da mahallem ile birlikte el ele geçmişler. Buralar yazın bir hayli sarı ve kahverengi tonludur. Sanırsın her yer kese kağıdı. Ben gibi şairleri pek iştahlandırır. Sonra bir de tablo isi açtım başıma. Tablolarım da benim gibi. Yüzleri kara. Arkalarından ışık saçıyorlar. Şiirimin perde arkası da böyle olabilse keşke. Bağışıklığım yine yerlerde. Küfür etseler hastayım. Bazen çok yadırgıyorum bu devlet dairelerinde toplu taşıma da falan öncelik tanınmasını. Senin önce ölme ihtimalin var buyur gibi. Ya da hadi yetiş kendi cenazene. DEVAMI++++