İnsanlardan kitaplara kaçan kıza, ruhu okyanus esintileriyle çalkalanan kıza; en çok da içinde bir yerlerde hâlâ kitap okumakla meşgul olan kıza..
Hatırlamıyorum, belki de unuttum ilk gelişini, ilk geldiğindeki hâlini. Ama göz kapaklarımın ardında beliriyorsun hemencecik. Hatta dokunsam avuç içlerime konacak hayalin; hayalin mavi bir kuş, avuçlarıma konacak.
Sana ilk defa Nisanur gibi değil de Serçekuş gibi yazıyorum. Hayalzede değilim, Müezzâ değilim; hepsinin birleşimi Nisanur değilim. Serçekuş'um sadece ve turuncu kanatlarımdan dökülen tâkâtle bunları yazıyorum. Ve seni hâlâ dalgalı bir okyanus olarak görüyorum; gemi kaptanlarına, kutup yıldızlarına ve pusulalara kırgın, dalgalı bir okyanus olarak. Heybemde bunlar, sana yazıyorum.
"Tanımaktır anlamanın ilk şartı." Okyanus, ben, seni tanıdıkça anladım. Sükûnetinin ardında yaşamaktan bitap düşmüş o dalgalı okyanusu tanıyarak gördüm. Sonra hüzünlerini gördüm, Okyanus; on üçünde seni kuşatan acıları tanıyarak gördüm. Ve ne kadar çok benzediğimizi gördüm; ben turuncu kanatlı Serçekuş, sen mavi dalgalı Okyanus. Benziyorduk.
Meselâ, sende, bir böceği gitmek istediği yere ulaştırmak arzusunu sahiplenen yara bantlı bir yürek gördüğümde Mayıs'ın 5'iydi. Oysa senin içinde çırpındığın kuyuları daha evvelce, Kasım'ın sonlarında fark etmiştim.
Şimdiyse daha derinlerimizi fark edemeyecek kadar uzak olsak da Okyanus, ben aramıza mesafelerin giremeyeceği kadar yakın olacağım sana. Ve evreni ve içindekileri ve daha bildiklerimizi ve daha bilmediklerimizi yaratan ve daha nicesine muktedir Olan O İlahi Güç'ten kalbinin put sanılıp kırılmamasını, sevgilerinin hunharca harcanmamasını dileyeceğim.Bakarsın, "Tanrı bizimle de konuşur belki."
Seni çok seviyorum canım Okyanus'um benim. İçindeki masumiyeti yitirme. Kendine iyi bak. Hoşçakal.
Serçekuş.