Andrea_anka

Sokak Kedisi'nin ilk 20 bölümünü güncelleyecekken ilk yan hikayemiz "Sevmek Yeterlidir" biraz yenilenmeye gidiyor~
          	 Çok büyük değişiklikler olmasa da karakterlerin oturmamış bakış açılarını biraz düzeltmek uzun zamandır içimdeydi. Tutarsız yanları onları o yapan şey olsa da kendilerini iyi ifade edemediklerini hissettiğim çok olmuştu. Belki bu hali de böyledir kim bilir?
          	 Ama yıllar sonra yeni bir bakış açısıyla güncellemek istedim. Eskiden okumuş olan takipçilerim bölümleri ana bölümler ile tamamen güncellediğimde okumak isterlerse çok mutlu olurum. Sokak Kedisi'nin ana bölümlerine fazla dokunmayacağım. Olay akışlarını fazla değiştirmek istemiyorum. Hatam ve doğrumla geliştim sonuçta. Ama yan hikayede birazcık, çok azcık değişiklik gerekliydi. Sadece anlatım şeklimi düzelttim. Ve uygun olmayan birkaç sahneyi çıkarttım. Yan hikayenin yeni adı "Güneş Batar, Yine de Ay Işıldar" oldu.
          	 Eski taslakları ise saklıyorum <3
          	 Onlar benim göz bebeğim * _ *
          	 Yavaş yavaş güncelliyorum.
          	
          	https://www.youtube.com/watch?v=o-XM8mfLBSg

Andrea_anka

Sokak Kedisi'nin ilk 20 bölümünü güncelleyecekken ilk yan hikayemiz "Sevmek Yeterlidir" biraz yenilenmeye gidiyor~
           Çok büyük değişiklikler olmasa da karakterlerin oturmamış bakış açılarını biraz düzeltmek uzun zamandır içimdeydi. Tutarsız yanları onları o yapan şey olsa da kendilerini iyi ifade edemediklerini hissettiğim çok olmuştu. Belki bu hali de böyledir kim bilir?
           Ama yıllar sonra yeni bir bakış açısıyla güncellemek istedim. Eskiden okumuş olan takipçilerim bölümleri ana bölümler ile tamamen güncellediğimde okumak isterlerse çok mutlu olurum. Sokak Kedisi'nin ana bölümlerine fazla dokunmayacağım. Olay akışlarını fazla değiştirmek istemiyorum. Hatam ve doğrumla geliştim sonuçta. Ama yan hikayede birazcık, çok azcık değişiklik gerekliydi. Sadece anlatım şeklimi düzelttim. Ve uygun olmayan birkaç sahneyi çıkarttım. Yan hikayenin yeni adı "Güneş Batar, Yine de Ay Işıldar" oldu.
           Eski taslakları ise saklıyorum <3
           Onlar benim göz bebeğim * _ *
           Yavaş yavaş güncelliyorum.
          
          https://www.youtube.com/watch?v=o-XM8mfLBSg

Andrea_anka

Vay be..
           Panthera'nın ilk kitabına en sevdiğim karakterlerden biri hakkında yan bir hikaye, bir geçmiş hikayesi yazmak istiyordum hep. Aslında "Canavar mı? İnsan mı?" daha hikayeyi karalama defterimde tasarladığım ilk zamanlarda 3 bölümlük bir hikaye olarak tasarlanmıştı. Bir word dosyasına pek de güzel olmayan bir taslak halinde yazıp bırakmıştım. Şu anki hali ve o anki hali arasında büyük fark var doğrusu, artan bölüm sayısı da dahil :') Temel olay ve duygular dışında.
            2 yıldır sürekli aklıma geliyordu ve ne zaman elime alsam henüz bunu yazmaya hazır olmadığımı hissediyordum. Bu yaza kadar.
           Yaz sonunda günlük hayatımdan o kadar bunalmıştım ki kendimi Panthera'ya vermek istedim ve sonuçta 12 bölümlük içime sinen ve dilerim sizlerin de beğeneceği bir hikaye haline geldi~
           Bu yüzden eskii, çok eski taslakları saklamayı seviyorum. 8 yıl önce yazılmış olan o kısacık taslak bana çok güzel, hüzünlü ve değerli anılar verdi. Dilerim sizlere de güzel duygular hissettirir~
           Sırada yapmak istediğim iki şey var, doğrusu Sokak Kedisi: Apocalypse'yi yazmadan önce üç yıl önce yazdığım kısa hoş bir hikayeyi yayınlamak istiyorum. Sokak Kedisi evreninden olmayan farklı bir hikaye. Düzenlemeleri neredeyse bitti sayılır~
          
           Bunun dışında ise..
           Bence artık Panthera'nın ilk 20 bölümünün revize edilme vakti geldi.
           Muazzam bir değişiklik yapmayı düşünmüyorum çünkü eski yazım tarzımdan iz kalmasını her zaman seviyorum. Panthera okuduğumda gelişimimi gördüğüm ve aynı zamanda eksiklerimi keşfettiğim bir web romanı. Ama küçük revizeleri bir iki yılda bir yaptığımı bilirsiniz~
           Bazı hoşuma gitmeyen detayları ve iyi ifade edemediğimi düşündüğüm toy yanlarını törpülemek istiyorum~
          
           Sonrasını ise sonra düşünelim bakalım. Tutamayacağım sözler vermektense zamana bırakmak en iyisi~
          
           Bu güzel Pandora Hearts OST'sini de sizlere bırakıyorum~
           "Every time you kissed me" masalsı ve karanlık, bir o kadar da hoş bir etki bırakan şarkılardan~
          https://www.youtube.com/watch?v=eLU_AEgHam0

Andrea_anka

Yedi yıl.. Yedi koca yıl.
           Bazen nefessiz kalana dek çabaladığımız, tüm her şeyimizle tutunduğumuz hayallerin elimizden kayıp gittiğine defalarca şahit olduğumuz bir hayatın içinde de olabiliriz.
           En azından ben bu "bazen"in içindeyim sanırım.
           Yedi yıl emek verdiğim dans, kaç kez yolları ayırmak zorunda kaldık seninle? Kaç kez daha ayırmak zorunda kalacağız?
           Muazzam bir dansçı değilim, muazzamı arzulamıyorum.
           Tüm bu süreçte 3 hastalık 1 büyük maddi problem yaşadıktan sonra özellikle muazzamı arzulamak benim için sadece ürkme sebebi oluyor.
           Bugün yine o büyük hastalıkların ardından kendimi dans dersinde buldum. Hissettiğim karışık duygular içinde o anın ne kadar değerli olduğu da vardı. O dersin bulunduğu an tekrar gelmeyecekti. Belki gelecekte yine bir ders alacaktım ama asla "o an" olmayacaktı.
           25 yaşındaki Anka "o an"ların, "şu an"ların ne kadar değerli olduğunu zor yoldan öğrendi~
           Bu düşünce notu da bu kadardı~
          
           Şu güzel şarkıyı da bırakayım~
           https://www.youtube.com/watch?v=B_fYpO5zftA

Andrea_anka

Bu aralar yine sevdiğim sanatçı Shibuya Ryuta'ya sardım..
          Yazı yazarken, yazmayı düşünürken sesi bana güç ve ilham veriyor~
          
          Zaman geçtikçe yorulduğumuz, yıprandığımız anlar yaşıyoruz. Panthera'ya yeni bölüm gelmiyor değil bu arada, sadece zaten ilk kitabı bitti saydığım için küçük bir zihnen toparlanma süreci verdim kendime..
          
          Sessiz okuyucularım olduğunu görüyorum. Böyle zamanlarda mutlu oluyorum, pek yorum yapmasalar da bölümleri okuyanlar oluyor. Emeklerimi görüp değer verenler oluyor, teşekkür ederim~
          
          Zihnen yorulduğum, mesleki ve sağlık anlamında yıprandığım bu dönemde yazmak bana iyi geliyor ama yazıyor olmak onları sürekli yayınlamak anlamına gelmiyor. Yazarken insan gelişiyor..
          
          Şu aralar gelişip toparlanmaya, yeni bir hikayemi tamamlamaya çalışıyorum. Ruhumu dinlendirip kendimi toplamaya çalışıyorum~
          
          Ülke olarak zor bir süreçten geçtik, dinlenerek aşamayacağımız bir süreç. Unutamayacağımız bir süreç. En yakınım dediğim kişinin bizzat içinde olduğu bir süreç.. Tanrı'm ona ve depremden etkilenenlere yardım etsin~
          
          Son zamanlardaki sakatlığımın getirdiği bir süreç de var. Defalarca hastaneye gitmek zorunda kalmama rağmen hâlâ tedavime başlanılmadı.. Neler olacağını bilmediğim bu belirsizlikte elimden geleni yapıyor olduğum için biraz da olsa kalbim rahat~
          
          Elinden geleni yapan herkese, küçük büyük emeğinize sağlık demek istiyorum~
          
          Zor zamanları aşmak için şunu yapalım bunu yapalım demeyeceğim, hepimizin kendince yöntemi var, sadece çoğumuzun kendince çaba gösterdiğini düşünüyorum, kimse düşünmese de çabanızı gören birileri olacaktır.. Ganbatte!
          
          Şu güzel şarkıyı bırakıp bu dağınık düşünce notumu bitireyim.. Böyle bir zaman da vardı Anka.. Böyle bir zaman da vardı.
          
          https://www.youtube.com/watch?v=NOfF6ktycZc

Andrea_anka

Son zamanlarda Osamu Dazai'nin Yeşil Bambu ve Diğer Fantastik Öyküler adlı Japon Klasiğini okuyorum.. Genelde çok öykü ya da şiire ilgi duyan biri değilim ancak Japon Kültürüne ilgim olduğundan edebiyatına ait bir şeyler okumak istiyordum.
           Hem de sevdiğim manga serisine ilham olan bu yazarların ne konuda ilham olduklarını merak ediyordum.
           Her öyküden sonra birkaç saniye öylece durup düşünmeme sebep olan bir kitap. Öyküler ders vericidir diye anlatmıştı vaktiyle edebiyat hocam. Bazen ders verici değil de düşündürücü sanırım. Kültür farkından da olsa gerek düşündüğüm şeyler karmaşık ve derin oluyor. Ama düşünülmesi gerekiyormuş gibi hissediyorum aynı zamanda.
           Bugünlerimi düşünerek, blogumda yazarak, dans derslerimi aksatmamaya çalışarak ve bazen de birkaç satır hikaye yazarak geçiriyorum. Böylece zaman geçip gidiyor..
           Dolu dolu geçiyor ancak bana neler katacağını merak ettirecek kadar da yoğun hislerle geçiyor~

Andrea_anka

İnsanlar hayalleri için bazen fedakarlıklar yaparlar, çok çalışırlar.. Bu emek kendi dünyalarında verebilecekleri en büyük şeydir. Benim için de böyle. Bu nisan hayallerim için bir adım daha attım.. Bu adım içinse çok çalışıp, emek verdim. Bu kargaşanın arasında yorulduğum anlarda zihnimi dünyadan soyutlayıp hayal dünyama odaklandığım o dinlenme anlarında yazdığım Sokak Kedisi, dinlediğim müzik, sevdiğim animasyonlar, değerli dostlarım olmasa bu yorgunluğa dayanamazdım belki de..
           Önümdeki yol çok, hem de çok daha yorucu olacak. Ne kadar sürerse sürsün kalbimden geçtikçe yazmaya devam etmek istiyorum. Böylece yolculuğumda nefes alacak anlarım olacaktır.. Bu hesabı keşfeden, hikayemi keşfeden okuyucular olursa ve Sokak Kedisi'ni severlerse veya diğer yazacağım yazıları.. Bana bir şans dileği bıraksa yeter -yapıcı eleştiriye de hayır demem tabii ^^-
           Zor olsa da elimizden geleni yapmaya devam~
          
          https://karakediningunlugu.tumblr.com/
          
          ~Anka

Andrea_anka

Sokak Kedisi kapağını değiştirme vaktim gelmişti.. Son iki seferde kendi çizimlerimi kullansam da bu kez hazır şablonlardan daha basit bir kapak kullanmak istedim.
           Eskiden, ilk yazdığım zamanlarda mavi kedi gözleri ve şehir hayal etmiştim. Şehrin içinde çıkan güçlü ve yorucu bir savaşı/çatışmayı anlatıyor sonuçta. Bazen pençelerle, bazen silahlarla ve bazen de duygularla..
           Bu yüzden mavi gözleriyle şehre bakan bir yarı-kedinin bakışları bende etki bırakır. İnsan olmadıkları için dışlanan varlıklar.. Buna rağmen insanları koruyan varlıklar. Tuhaf varlıklar, tıpkı yazarları gibi * _ *

Andrea_anka

Şu yoğun günler geçince acaba nasıl yoğun günler onu takip edecek? Günler "zaman" adındaki bir yolda birbirlerini kovalarken yolda nelerle karşılaşacağız? Son zamanlarda bazen oturup düşünmekten kendimi alamıyorum.
           19-20 yaşındayken daha az endişe duyan bir insandım.
           24 yaşımdaki şu anki ben ise kafasının içinde onlarca sesle yaşıyor.
           "Endişelerinin hayatına engel olmasına izin verme." bu cümleyi kurmak kolay ama eyleme dökmek göründüğü kadar basit değil.. Yine de hayatta mükemmel denilen şeyin var olmadığına inanan benim için harcadığım çaba takdir edilesi.
           Olumsuz şeyler de var, şükredilesi şeyler de.
           Bu amaçsız yazıyı sonlandırırken bugünlerde kafamda olan endişeler hakkında mırıldanmak istersem..
           Biri kesinlikle okulun şu son dönemi hakkında olur.. Okul bitiyor, bu eğitimden almak istediğimi aldığıma inanıyorum. Emek verildi, verim ise kadere kalmış..
           Diğeri ise şu ara öğrendiğim koreografiler ve Japonca hakkında olur. Yine de bu tamamen çabama bağlı.
           Diğeri..
           Yazmak hakkında. Keşke yazdıklarıma "yapıcı eleştiriler" gelse dediğim oluyor bazen, sanırım pek sosyal medya kullanmadığım ve sürekli bölüm paylaşamadığım için bu konuda mızmızlanma hakkım yok :') Yine de birkaç kişi  okusa dünyalar benim oluyor * _ * Fazlasında gözüm yok, biraz sevilsin ve kendimi geliştireyim bana yeter. Ayrıca okunmuyorsa bende de sorun vardır. Daha çok çalış Anka!
           ~Vizelerden önce 1-2 bölüm daha yüklemeye çalışacağım~
           Bunun dışında bu masum endişeler dışında, sağlık gibi, maddi sorunlar gibi, işsizlik gibi endişelerim var ama bunlardan burada söz etmeyeceğim. Çünkü bu sorunlar pek çoğumuzda var ne yazık ki..
           Hayat yorucu, tek günlük, verimli ve değerli kılabiliyorsak ne mutlu bize..
           Bu öylesine yazdığım günlük notun da sonuna geldik. Bu güzel şarkıyı da şuraya iliştiriyorum.
          
          https://www.youtube.com/watch?v=meQvDHBSxbQ
          
          (Umarım imla hatası yapmamışımdır :') )

Andrea_anka

Kişisel Düşünce Köşesi:
          (03.08.21 Kısım 2~)
          
           Bugünlerde ülkemizin birçok noktasında o nefesler yanıyor. Antalya'da, Manavgat'ta, Muğla'da ve birçok yerde bugün ormanlar yanıyor.
          
           Nasıl başladı bu yangınlar, neden başladı bunları tam olarak kimse bilmiyor. Resmi makamlar henüz net bilgi vermiyor.
          
           İnsanların evleri, hayatları, geçim kaynakları, hayvanları can dostları yanıyor.
          
           Her haberleri açtığımda gözlerim doluyor, sinirlerim tepeme çıkıyor. Ağzıma söyleyecek yüzlerce kelime geliyor ancak çıkamadan sönüyor. Yine de yangın sönmüyor.
          
           Gezdiğim o ormanı düşünüyorum. O güzelliğin yok olması fikri bile beni dehşete düşürüyor.
          
           Sadece düşünüyorum bu başıma gelse ne hissederdim? Onları anlamaya çalışıyorum.. Nasıl anlayayım? Yaşamadan anlaşılır mı bu duygu? Peki yaşamak ister miyim? Kimse istemez..
           Hiç kimse istemez.
           Orada yaşayanlar da istemedi.
          
          
           Kafamdaki düşüncelerin bir kısmı bunlar. Gerisi ise benden ötede, burada ne desem sonuçsuz kalacak tartışmadan başka bir şey olmayacak. Tek diyebileceğim şey; bir acıya şahit oluyoruz, elimiz kolumuz bir yerden sonra bağlı. Bu olayın birçok olay gibi gündemle birkaç ay sonra unutulması fikri bile beni dehşete düşürüyor. Bir gün unutma hatasına düşüp, şehre kapılıp doğaya saygısı olmayan insan kılıklı bir ruhsuz yaratığa dönüşmemek adına bu köşeye not olarak bırakıyorum bugünkü hislerimin birazını..
          
           Elimden çok bir şey gelmese de en azından bu linki de buraya bırakabilirim, hâlâ hesabımı takip eden, hikayemi okuyan birkaç kişi var. Bir bağış bir bağıştır. En azından bu kadarı elimden gelir...
          
           https://www.tema.org.tr/bagislar