O ise bu sırada bir yudum daha almıştı önünde duran viskiden, çakır keyif olmaya başladığını fark ediyordum. Geriye yaslanmış ve kollarından birini dirseğinden kıvırarak başının altına yerleştirmişti, birkaç dakika öylece durarak beyaz tavanda boş bakışlarını dolaştırmaya devam etti. Ben de onu izlemeye devam ettim. Ay ışığının pencereden usulca süzülüp onun yüzünün sağ tarafında dans edişini, karmaşık bakışlarını, sadece çok sevdiği için üzerinden çıkarmamak konusunda ısrarcı olduğu siyah kot ceketin sardığı bedenini, dudaklarında zamansız bir şekilde kısa aralıklar ile beliren minik gülüşleri. Neye güldüğünü ben çözmeden yok oluyorlardı. Bir yıldızın doğuşunu ve ölüşünü izliyor gibiydim. Bir süre sonra dudaklarında kaç yıldızın doğup da, usulca son nefesini verdiğini saymayı bıraktım.