İçimde bir şey var, adını koyamadığım. Içimde bir şey var, her seferinde yüreğimi kemirip bitiren. Aşk mı bunun adı? Ah, Mori. Aşk her zaman yüreği kanatır mı? Hani, derler ya dünyanın en güzel şiirleri aşka yazılır diye. Hissetmeden yazamazsın ki. Aşk, hislerin en büyüğü müdür yoksa? Ya da en çok acı vereni midir? Sol yanımda bir yer acıyor. Nefes alamayacakmışım gibi batıyor. Sanki, tüm kırgınlıklar tüm yaşanmışlıklar ve tüm kötü şeyler birikiyor ve sinsice ele geçirip kanatıyor yüreğimi. Gizlice aslında. Sadece sen biliyorsun, sen hissediyorsun. Kimse görmüyor, kimse umursamıyor. Gizlice yok oluyorsun. Önce midene bir boşluk hissi giriyor. Ardından boğazına bir şey oturuyor ve her yutkunmaya çalıştığında beyninden vurulmuşa dönüyorsun. Kelimeler.. onlar seni çoktan terk etmiş bile. Konuşamıyorsun, ağlayamıyorsun. Ya düşünsene, nefes bile alamıyorsun. Bu basbaya... basbaya hiçliğin tanımı Mori. Hiç olmak.. aslında hiç olmak da bir şey olmak. Hiç bile fazla kalıyor bize. Tamamen boşluktan ibaretiz aslında. Belki de bir adı bile yok. Öylesine yalnız, öylesine sıradan ve.. öylesine hissiz. Ama asla öylesine değil sevmelerimiz. Tek belli olan şey o. Gerisi ise.. belirsiz niteliklerle dolu. Boşversene. Alışmalarımız da bol bizim. Yangına atlamak gibi bir şey bu. Hiçbir şey bilmiyorum artık. Tek bildiğim, hiç bir şey bilmediğim. Boşluk.. çok sonsuz.