Seni özlüyorum.
Huyumuz suyumuz bir, birbirimize kenetlenmeliyiz diye düşünüyordum. Benzer insanlardık. Benzer şeylerden geçmişiz, belli şeylerimiz de aynıydı. Olabileceğimizi sanıyordum. Yirmi yıllık derin uykudaydım, ama sen benim ışığımdın.
Öyle sanmıştım.
Biz uyumlu değildik. Kafalarımız maalesef denk değildi. Biliyorum, sen de en az benim kadar sevdin beni. Özlüyorum, sen de en az benim seni özlediğim gibi özlüyorsun beni. Ama bitirmek zorundaydım. Daha fazla bir şeyleri düzeltmeye çalışmak, anlatmaya çalışmak istemiyorum. Bazen olmuyorsa olmuyordur, öyle değil mi?
Sana birçok şeyi anlatmaya çalıştım. Bağırdım, çağırdım, isyan ettim, haykırdım. Ama bunların hepsi seni kırmak istediğimden de değildi. Sadece seni seviyordum işte, ve bazı şeylere ihtiyacım vardı çünkü bunları sen yapmıyordun. Her defasında seni kızdırmak için trip atmadım. Sadece anlamanı istiyordum o anda olan ve bana vermediğin şeyleri. Kendin yapmanı istiyordum. Hiç yapmadın.
Yağmurlu günlerde kavga ederken beni bırakıp gitmeni değil, arkamdan seslenmeni ise hiç değil. Direkt olarak gelip benim kolumdan tutmanı isterdim, gibi. Sen bunları yapmadın. Sen üstüne düşeni yaptığını hep zannettin, topu karşı tarafa atmakla yeterli değildi lakin.
Diyorum ya, uyumsuzduk işte.
Yine de göğsünü özlüyorum. Sana sarılmayı da öyle. Senin yanında dünya duruyor gibiydi. Kendimi tamamlanmış ve güvende hissediyordum.
Şimdi yarım gibiyim... tamamlanmadım.
Ama "doğru kişi" de sen değildin, biliyorum. Yarım kalmışlık beni bu yüzden üzmüyor. Henüz doğru kişi karşıma çıkmadı, biliyorum. Yine de bana iyi hissettirmiştin ya ondan dolayı hüzünlüyüm işte.
Bir gün bana geri döner misin? Eğer dönersen lütfen kendini düzelterek dön. Kötü huyların var bunlarla bana dönersen seni kabul edemem.
Bir şans vermeye daha hazırım, bakalım o gün ne zaman gelecek.