"Bağışla beni, yeniyetme; şu anda senin soylu ve kutsal yüzünü seyreden
insanı, kemiklerini kıran ve vücudunun her yanından sarkmakta olan
etlerini parçalayan kişiyi. Hasta usumun bir taşkınlığı mı, düşüncelerime
bağlı olmayan, tıpkı avını parçalayan kartalınkine benzeyen gizli içgüdü
mü beni bu cinayeti işlemeye yöneltti; ama gene de, kurbanım kadar acı
çekiyordum!
Bağışla beni, yeniyetme. Bu gelip geçici yaşamdan kurtulunca, sonsuzluk
boyu birbirimize karışalım istiyorum; bir tek varlıkta buluşmak istiyorum,
ağzımın üzerinde ağzının. Ne var ki, bu şekilde tamamlanmayacak cezam.
Şimdi, sen parçalayacaksın beni, bir an bile durmadan, dişlerinle
tırnaklarınla. Gövdemi güzel kokulu çiçeklerle donatacağım, bu günah
ödeme töreni için ve ikimiz birlikte can çekişeceğiz, ben, parçalandığım
için; sen, parçaladığın için beni… Ağzım üzerinde ağzının. Ey sarı saçlı,
güzel gözlü çocuk, yapacak mısın şimdi sana öğütlediğim şeyi?... Ey sen,
suçun kutsallığını kutsayan bu sayfaya adını yazmak istemediğim;
biliyorum ki evren kadar uçsuz bucaksızdır bağışlaman. Ama ben, hâlâ
varım.”