Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)
Bir elma kokusuna tutundum düşerken
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
çocuksun sen, çocuğumsun.
Ahmet Telli
ölü mü denir şimdi onlara
durmuş kalpleri çoktan
ölü mü denir şimdi onlara
kımıldamıyor gözbebekleri
ölü mü denir peki
en büyük limanlara demirlemiş
en büyük gemiler gibi
kımıldamıyor gözbebekleri
ölü mü denir şimdi onlara
Edip Cansever :')
@yeniyazar
''Kim bir şairi kırsa
Şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela
Bilirim kim dokunsa şiire
Eline bir kıymık saplanacak.
Bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman
Yorgunum oysa
Durmadan kendime bir tunç uyak aramaktan.''
Didem Madak
Gönlüm hepsini paylaşmaktı, bu kadarı kalmış aklımda...
Benim canım ne istiyor biliyor musun bulutun en mavi parçası şiir istiyor hani şu, eskisi gibi!
Hani böyle bir ben, bir sen!
Cemal, Edip, Turgut kelimeleri koksun
Nazım, Can, Didem, den cümleler degsin kulaklarımıza!
Ne dersin?