bir sene önce buraya atıp üstümden devasa bi yük kalkmış gibi hissettiğim o yazıyı bugün okudum ve şu an bir sene öncesindeki benle bugünkü ben arasındaki uçurumda oturuyorum içimdeki kırgun kız çocuğu hala portakal ağacının tepesinde ama durmamış işte ilk çuktığu ağaçta kalmamış sürekli atlamış bir ağaçtan diğerine annesi aşağıdan bağırıyor o zıplamaya başladığından beri düşüp de bi zarar görmesin diye ve o da kıkırdayıp aldırış etmiyor annesine şimdilik iyiler ama bir gün portakal ağacından düşer de yaralanırsa ben demiştim diyecek annesi ve tadımız kaçacak haliyle
o gün gelene kadar hoplayıp zıplamaya devam edecek içimde büyüttüğüm çocuğım uslanmayacak durulmayacak düşüp tat tuz bırakmadığı günlerde de yeniden kalkacak yeniden tırmanacak ağacına çünkü akdenizli o da benim gibi bizim yediverenlerin tepesinde geçiyor işte ömrümüz delirivermemeyi umuyoruz hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz
bugün çiziktirdiğim hiçbir şeyi beğenmedim ve şu an aylar sonra ilk defa bir şeyler karalamak istedim burada sezen aksu kaç yıl geçti aradan ayrı ayrı çalıyo kafamda yüce rabbim bana biraz daha dayanma gücü ihsan etsin yoksa evi değil şehri yakıcam bu agresyon ile