Kalbim, meçhul bir semte giden bir kervan gibi her dem sana meylediyor; her solukta adını anmasam da, her nefesim seni çağırıyor, ey gönlümün mukaddes gamzesi... Gözlerime düşen her gece, senin yokluğunla kararan bir hüzün kandilidir; seninle yanmamış bir gün, vefasız bir baharın çiçeksiz sabahına benzer. İçimdeki bu aşk, nazlı bir gülü andırır dikeniyle sever, kanatır, ama misli bulunmaz bir rayiha sunar. Lâkin bu sevda sıradan bir meyil değildir; bu aşk, bir ömrün hamuruna katılmış hikmetli bir kaderdir. Senin her zıhhar hayalin, kalbimin en tenha köşesinde, gecenin en suskun saatinde yankılanan bir ilâhî nağmedir. Seninle geçen bir an, ömrüme katılan bin hayırdır; sensiz geçen zaman ise, içi boş bir divit gibi, yazacak kelâmı olmayan bir hikâyedir. Ben seni dillendirmem, zira isminden dahi hicap eder yüreğim; ama bil ki, kalbim sana adanmış bir meftûnlar medresesidir. Her bakışta seni arar, her sükûtta seni duyarım. Ve ne zaman aynaya baksam, suretimde değil, sana olan aşkımda bulurum kendimi.
~Kamêrşah.