Ccreepinglovie

Korkunun ecele faydası yok

Ccreepinglovie

Senin beni es geçtiğin her an için tanrıya dua ederdim; tanrım... Beni de onun gibi sevsin. Hâlâ dua ediyorum; tanrım beni yok saydığı gibi onun tarafından yok sayılsın. Şimdi bakıyorum bize dağılmışız. Tek avuntum onun seni yok sayması. Önceden döktüğün her göz yaşı ciğerimi dağlardı. Ama artık benim de sabrım tükenmiş. Bu seni unuttuğum anlamına gelmiyo. Karşıma kim çıkarsa çıksın bir parçasında bile olsun seni aramak beni yoruyor. Senden bu kadar çok ne bekledim bilmiyorum ama hiç birini karşılamadın. Karşılamadığın kadar benden aldın. Sana bu kadar bağlandığım için kendime kızgın, beni kendine muhtaç ettigin için sana kırgınım. Şimdi bana geri dönüp sarılsan içimdeki hiç bir yangın sönmez, hiç bir yara kapanmaz, hiç bir acı dinmez. Artık ne gel istiyorum ne de onda kal. Tek istediğim sen de benim gibi acı çek. Bencilce biliyorum. Ama umarım beni anlarsın. Önceden yaptığın gibi...

Ccreepinglovie

Bazen kalbimin hangi yöne meylettiğini ben dahi ayırt edemez hâle geliyorum; bir yanda geçmişin sinesinde mühürlü bir yara gibi duran, adını anmasam da hâlâ içimde sızlayan o eski suret... Diğer yanda, gözleriyle sustuğum, suskunluğuyla derinlere savrulduğum biri var—adını kalemimden düşürmesem de gönlümde ayrı bir makâmı var. Ben, ikisinin arasında sıkışmış bir gurbetçiyim sanki; biri zamanın eski hanlarında bırakılmış bir hatıra, diğeri henüz açılmamış bir baharın mahcup tomurcuğu. Kalbim hâlâ ötekine dargın, lâkin onu unuttuğunu sanmakla kandırıyor kendini; aklımsa öbürüne yönelmiş, ürkekçe, temkinle, belki biraz da merhametle... Lâkin her ikisine de bir bütün olarak varamıyorum. Birinde kalbim kaldı, öbüründe aklım sürgünde… Ne geri dönebiliyorum ne de ileri gidebiliyorum. İçimde iki kadın, ikisi de benden habersiz, biri geçmişin suskun gecelerinde konuşuyor, öbürü bugünün sessizliğinde adımı fısıldıyor. Ben ise her ikisine de yabancı, kendime en uzak yerindeyim ömrümün. Şayet bir gün birine “benim” desem, ötekinin hayaleti kapıma dayanır diye korkuyorum. Sevmek ile hatırlamak arasında incecik bir çizgide yürüyorum; düştüğümde, hangi kucağa düşeceğimi bilemeden...
          
          ~Cenk.

Ccreepinglovie

Kalbim, meçhul bir semte giden bir kervan gibi her dem sana meylediyor; her solukta adını anmasam da, her nefesim seni çağırıyor, ey gönlümün mukaddes gamzesi... Gözlerime düşen her gece, senin yokluğunla kararan bir hüzün kandilidir; seninle yanmamış bir gün, vefasız bir baharın çiçeksiz sabahına benzer. İçimdeki bu aşk, nazlı bir gülü andırır dikeniyle sever, kanatır, ama misli bulunmaz bir rayiha sunar. Lâkin bu sevda sıradan bir meyil değildir; bu aşk, bir ömrün hamuruna katılmış hikmetli bir kaderdir. Senin her zıhhar hayalin, kalbimin en tenha köşesinde, gecenin en suskun saatinde yankılanan bir ilâhî nağmedir. Seninle geçen bir an, ömrüme katılan bin hayırdır; sensiz geçen zaman ise, içi boş bir divit gibi, yazacak kelâmı olmayan bir hikâyedir. Ben seni dillendirmem, zira isminden dahi hicap eder yüreğim; ama bil ki, kalbim sana adanmış bir meftûnlar medresesidir. Her bakışta seni arar, her sükûtta seni duyarım. Ve ne zaman aynaya baksam, suretimde değil, sana olan aşkımda bulurum kendimi.
          
          ~Kamêrşah.