Sana sayfalarca yazabilirim, sayfalarca sana içimi dökebilir ve tarif edemediğim hisleri nasıl sana anlatacağımı bulmayı deneyebilirim.
Ama biliyorum ki, ne acı, bunun senin için hiçbir anlamı olmaz. Sen bende bu kadar büyükken, içim bu kadar içinken ne benim ne de geçirdiğimiz o sayılı günlerin sende, kaburganın koruduğu o dikenli köşede bir anlamı yok.
Beni nasıl bu hale getirdin, beni nasıl bu çıkmaza soktun, bilmiyorum. Senin için anlamsız olan şeylere nasıl böyle anlamlar yükledim… nasıl böyle göğsümün en değerli köşesine istifledim bilmiyorum. Sen bu yaşıma kadarki en büyük bilinmezliğimsin. Seni göğsümden söküp atamıyorum, belirsizliğinle yanıp tutuşmanın zor olduğunu sanıyordum ama şimdi bilinmezliği ve sensizliği öğrettin bana.
Ben bunları atlatamıyorum, ben seni gördüğümde iki çift laf edememenin ağırlığını taşıyamıyorum. Ya ben seni küçücük bir şeyde bile aklıma misafir ediyorum, sabahım sen akşamım sensin, yürüdüğüm adımda bile senin izin var.
Düşün, o kadan bensin, bendesin.
Ama ben hiç sende olmamışım.