Distenin

Ellerinde büyüyen solgun çiçekler
          	Göğsümdeki toprak
          	Eşelediğin bir hayat
          	Ektiğin bir acı
          	
          	Sen bilmez misin ki
          	Acı büyür
          	Sarar göğsü
          	Öldürür bu gülüşü

Distenin

Susamayan birinin boğazına kocaman bir bardak suyu zorla dayarsan boğulurdu, ben onun için istemediği bir bardak suydum. O ise bana bugün yağmurlu günde bana bir bardak su bile vermeyeceğini söyledi.
          Ben ona tüm kalbimi verebilecekken bir bardak sudan bile mahrum kalmıştım.
          Anlatamıyorum, içimde büyüyor, ondan nefret etmek istiyorum. Nasıl onsan nefret edemem? Aklım almıyor.
          Nasıl hâlâ göğsüm onun için bu kadar yanabiliyor? 
          Aklım almıyor. Çok anlamsız.

Distenin

YÜREĞİ KANA BULANAN ADAM
          
          Belki de Tanrı sefil halime acımış ve bana tek bir şans daha vermek istemişti, kısacık da olsa istediğim şekilde yaşamam ve seni görmem için.
          
          Piyan Akay, sayfaları lekeleyen bir mürekkepten ibaret olduğunu sandığım sen gerçektin. Yaşadıkların, hissettiklerin ve en acısı da ölümün... Gerçekti.
          
          İşte bu yüzden kendimi bu kitabın içinde bulduğum ilk saniyeden itibaren evimi, yani seni kurtarmaya adadım.
          
          Sana gelen yolların hiçbiri kolay değildi, fırtınaya karşı yürüdüm ama sonunda...

Distenin

Sana olan sevgimin, hâlâ, beni nasıl nefessiz bıraktığının farkında değilsin. Belki hiç olmadın, bana başkasını sev dedin, benimle olmasan da olur şununla ol dedin. Bunun ne kadar iğrenç hissettirdiğini hiç bilmedin, hiç de bilmeyeceksin. Artık ben sana gelmem, sen de bana gelmezsin,belki de hiç gelmedin. Hayır, belki değil sen kendin söylemiştin, göğsünde bana hiç sevgi filizlenmedi. Bu şehir de bizi bir sokakta göz göze getirmez. Bazı şeyler böyle biter, beni uyutmaz senin aklına bile uğramaz.

Distenin

Boynunda gezen soğuk ellerimin hissiyatını hatırlıyor musun? Ya da yanaklarında gezen soğuk parmak uçlarımı? Ben bunları unutamıyorum, soğuk iliklerime kadar işlemişken senin sayende içimin sıcacık olduğunu ve karıncalanan parmak uçlarımı unutamıyorum. Kapalı gözlerinle seni bana sunarken kalbimin göğsümden taşacak kadar hızlı attığını hatırlıyorum. Senin bana bıraktıkların sürekli zihnimde sahnelenirken dudaklarımda filizlenen tebessümü yok edemiyorum. 
          
          Oysa sen de biliyorsun, seni içine kitlediğim kalbimi söküp yakmalıyım. Cayır cayır yanan ateşte, senin yüzünden buz tutmuş ellerimi ısıtmalıyım. 

Distenin

Sana sayfalarca yazabilirim, sayfalarca sana içimi dökebilir ve tarif edemediğim hisleri nasıl sana anlatacağımı bulmayı deneyebilirim.  
          
          Ama biliyorum ki, ne acı, bunun senin için hiçbir anlamı olmaz. Sen bende bu kadar büyükken, içim bu kadar içinken ne benim ne de geçirdiğimiz o sayılı günlerin sende, kaburganın koruduğu o dikenli köşede bir anlamı yok.  
          
          Beni nasıl bu hale getirdin, beni nasıl bu çıkmaza soktun, bilmiyorum. Senin için anlamsız olan şeylere nasıl böyle anlamlar yükledim… nasıl böyle göğsümün en değerli köşesine istifledim bilmiyorum. Sen bu yaşıma kadarki en büyük bilinmezliğimsin. Seni göğsümden söküp atamıyorum, belirsizliğinle yanıp tutuşmanın zor olduğunu sanıyordum ama şimdi bilinmezliği ve sensizliği öğrettin bana. 
          
          Ben bunları atlatamıyorum, ben seni gördüğümde iki çift laf edememenin ağırlığını taşıyamıyorum. Ya ben seni küçücük bir şeyde bile aklıma misafir ediyorum, sabahım sen akşamım sensin, yürüdüğüm adımda bile senin izin var. 
          
          Düşün, o kadan bensin, bendesin. 
          
          Ama ben hiç sende olmamışım. 
          
          
          
          
          
          
          
          
          

mitolojiseverbiri

Hello