Hani küçük çocukların ellerinden şekerleri alınır ya, böyle nemlenir gözleri işte öyle bir bakıştı son konuşmamızdaki bakışların. Bana bir kez bile olsun git demeyen Sen "git" dedin ya işte o an anladım ki o bizim sadece son konuşmamız değilmiş, her şeyin sonuymuş. Şimdi şöyle bir dönüp bakıyorum da Senli günlere, ne kadar çok anı biriktirmişiz. O kadar çok anının hiç biri de aklımdan gitmemiş, hala geçtiğimiz sokaklarda, konuştuğumuz köşelerde, oturduğumuz kafeler de... Nereye gitsem bir bir hiç bir anı eksilmeden doluşuyor aklıma. Bu sınıf da dar gelir oldu şimdi hatta bu okul, bu şehir. Kaçmak istiyorum, gitmek elimden geldiği kadar uzaklara. Ayaklarımın dipleri kanayana dek koşmak sonra bir sahil kenarında oturup öylece uyuyakalmak, hiçbir şeyi düşünmeme fırsat vermeden gitmek istiyorum. Arkama bakıp anılarımızı hatırlamadan gitmek istiyorum. Ki biliyorum bu fazlasıyla imkansız, bu olmayacak duaya amin demekten bile öte. Seninle yediğim yemeğin bile tadı başkaydı be. Hatırlarmısın bana çikolatamı Sen yedirirdin, göğsüme başımı koyardın ben de saçlarınla oynayıp olabildiğince içime çekerdim kokunu? Şimdi kıyafetlerime sinen kokunu ve elini her gün tutmaya alışmış ellerimden ellerinin izini temizliyorum. Oysa ki ben bu günü böyle hayal etmezdim. Beraber yaptık biz çok şeyi resim yaparken sırf bana laf attın diye boyayı yüzüne sürmüştüm ne olduğunu anlamayıp saf saf bakmıştın ve ne masum bakmıştın bana. O gün defalarca birbirimizi boyamıştık tekrar olsa keşke. Bir sürü sözün var bana hala hatırladıkça gözlerim doluyor, içim burkuluyor, boğazımda bir şeyler düğümleniyor yok işte olmuyor ben Sensizlik diye bir şey öğrenmemişim ki. Bu Sensizlik yordu beni...
- JoinedMarch 20, 2016
Sign up to join the largest storytelling community
or