Bugünlerde bir akşam, şehrin aynalı gazinosuna ve aynaların içine
Selim-i salis gibi oturacağım.
Önümde rakı... dışarda akşam. akıntı, kayıklar ve gelip geçen...
Meyhanenin kapısından, iki elini gözüne siper edip bakan birisi;
'' Bu herif aşık '' diyecek.
Saçları perişan, dudakları mürekkepli, hali bencileyin serseri bir kızı
Büyük bir sandal
- Akıntının içinden çekip
Rakı kadehimle benim arama bırakacak
Diyeceğim:
'' Bu akşam değil bir başka akşam seni alıp bir kocaman şehre göyüreceğim:
''O şehirde toprak çoktan patlamıştır;
''Yıkılmıştır bildiklerim;
''Kocaman cepheleriyle borsalar, saraylar, kimbilir belki de mahkemeler, zindanlar...
''Masaldır artık
''Onların kahramanlığı, onların merhameti, onların fazileti...
Ezanalar, mevlütler, harbler, taburlarla kahramanlar...
Kafam alkolsüz, ellerim kelepçesiz,
Seni bir akşamüstü, Sotiraki' nin gazinosundan
Rakı kadehimle benim aramdan alıp
Altın akşamların sarı çocukların tırmandığı
Kuşların öttüğü ve yemişlarin yendiği
Hudutsuz ve çitsiz,
Perisiz ve cinsiz,
Kümessiz ce evsiz
Hasılı numarasız
Bir memlekete götüreceğim.
İstasyondan iner inmez
Seni metrolar başka beni başka tarafa götürsün. Zararı yok1
Yalnız yine böyle kumral akşam üstleri
Yapayalnız kaldığım kasım akşamları
Buruşuk manton, dağınık saçların;mürekkepli ağzın ve hemşire çahrenle
- Ayaklarını bir sandalyeye dayayıp-
Bana iki satır birşey söyleyeceksin:
''Bugün ne yaptın, çalıştın mı? ''
İstersen sonra kalkar, gezmeye gidersin
Bensiz...
Sen bilirsin.
Sait Faik Abasıyanık/ arkadaş