Damla damla yağıyor yüreğimin yağmurları,
Saçaklarından ruhuma işliyor ağır ağır,
Sensizliğin dili suskun,
Yaralı bir yavru misali acıtıyor yokluğun,
Sızlatıyor kalbimi...
Sen niyetine dağlıyorum yüreğimin kanayan yaralarını,
Bu acı bitsin diye haykırırcasına,
Gül rengi akşamlar alaca karanlığa doğmakta yokluğunda...
Anıların tam orta yerinde sapladığın kara saplı hançer,
Öylesine canlı ve öylesine deşiyorsun ki hatıraları, Tekrar tekrar yaşıyorum her bir anını....
Canım ağlıyor...
Yokluğunun zehirli sarmaşıkları sarmış tüm hayat bağlarımı
...ve gücüm tükenene kadar direniyorum...
Sensizliğin zehirleyen tadını ölesiye tadıyorum her hücremle...
Sensizlikte tükeniyorum..
Sana;
Bir adımda koşacağım anın umudunu taşırken ben,
Kanadı kırık bir kuş gibiyim,
Dermanım yok,
Halim kalmadı yarınlara koşmaya
...ve kendimi kaderimin yıldızlarına teslim ediyorum..
Sessiz iç haykırışlarımda,
Zoraki bir teslimiyeti istemesem de kabul ediyorum..
Daha yolun başında,
Hasret ve özlem yaralarının,
Tüm benliğimi kaplayacağını biliyor
... ve böylece kabullenip geleceğin günün hayallerinde yaşarken ben,
İçimde yaşadığım çelişkilere dur diyemiyorum..
Damarlarıma işleyen acaba sorularını,
Hastalıklı bir hücre gibi içimden söküp atamıyorum...
Acaba... Acabaaa... Ya dönmezse...
Ne garip,
Seni doyasıya yaşamak varken,
Bir tiryaki gibi sensizliği derin derin içime çekiyorum,
Ben seni değil,
Sensizliğin tiryakiliğini yaşıyorum...
Seni özlemeyi değil,
Sana kavuşmayı diliyorum....
Sensiz ben tükeniyorum..
Ağlayarak yapılan duaların kabul olacağını bilirdim,
Ağlamadığım tek bir gecem olmadı sana dair dualarımda,
Her gece ellerimi Mevla’ya kaldırdığımda,
Tek dileğim sağlıklı ve iyi olmandı,
Gözlerin geliyor göz bebeklerimin önüne,
Bulut bulut ela gözlerin gözlerimde,
Bu acıya, sensizliğe, sessizliğe, yani bizsizliğe,
Bitmişliğime dayanamıyorum...
Yüreğimdeki ay çoktan karardı,
Ruhuma güneş niyetine seni istiyorum...
Sensizlikte ben ölüyorum...