ElifCenberoglu

Biz aynı gökyüzüne aidiz.
          	Ne kadar uzağa gidebilirsin ki?
          	İster kapı komşum, ister dünyanın bir ucunda ol.
          	Bu kalbe girdin ya bir kere, artık nerede istersen orada ol.
          	
          	Ne de güzel demişler değil mi sevdiğim? Bir zamanlar çok yakınımdaydın, hem de çok. Ama şimdi bir o kadar uzağındayım, uzağımdasın. Bir kaldırımda yürürken, senin de yürümüş olduğunun mutluluğuyla, salak salak sırıtıp, kafası güzel insanlar gibi paldır küldür yürüyordum. Fakat şimdi ise, değil yürümek görmeye bile katlanamıyorum. Arkadaşlarımla gezerken mecbur olarak, yüzüme kondurduğum zoraki tebessümle, hızlı adımlarla geçiyorum üstünden. O tebessümün altında, yaralı bir kızın yaşadığını sadece ben biliyorum. Çok iyi oyuncuyumdur, duygularımı gizlerim, kolaylıkla yalan da söyleyebiliyorum. Ama onun karşısına geçip konuşma kararımı geçtim, ağzımı bile açamam ben. Çok merak ediyorum o günü. İçimde dökülmeyi bekleyen milyonlarca cümleler, karşında iken çıkamazsa bir daha asla cesaret edemem. Peki sonra ne yaparım, inanın bende bilmiyorum. Allah yardımcımız olsun, her konuda ve bu konuda. Amin...

ElifCenberoglu

Biz aynı gökyüzüne aidiz.
          Ne kadar uzağa gidebilirsin ki?
          İster kapı komşum, ister dünyanın bir ucunda ol.
          Bu kalbe girdin ya bir kere, artık nerede istersen orada ol.
          
          Ne de güzel demişler değil mi sevdiğim? Bir zamanlar çok yakınımdaydın, hem de çok. Ama şimdi bir o kadar uzağındayım, uzağımdasın. Bir kaldırımda yürürken, senin de yürümüş olduğunun mutluluğuyla, salak salak sırıtıp, kafası güzel insanlar gibi paldır küldür yürüyordum. Fakat şimdi ise, değil yürümek görmeye bile katlanamıyorum. Arkadaşlarımla gezerken mecbur olarak, yüzüme kondurduğum zoraki tebessümle, hızlı adımlarla geçiyorum üstünden. O tebessümün altında, yaralı bir kızın yaşadığını sadece ben biliyorum. Çok iyi oyuncuyumdur, duygularımı gizlerim, kolaylıkla yalan da söyleyebiliyorum. Ama onun karşısına geçip konuşma kararımı geçtim, ağzımı bile açamam ben. Çok merak ediyorum o günü. İçimde dökülmeyi bekleyen milyonlarca cümleler, karşında iken çıkamazsa bir daha asla cesaret edemem. Peki sonra ne yaparım, inanın bende bilmiyorum. Allah yardımcımız olsun, her konuda ve bu konuda. Amin...

ElifCenberoglu

Ben en çok, anneme yalan söyledim.
          
          – Nasılsın? dedi .
          + İyiyim ‘ dedim.
          ( Beni kırdılar anne, üzdüler.
          Paramparçayım diyemedim. )
          
          – Yorgun gibisin ‘ dedi.
          + Her zamanki işler anne, yoruluyorum. ‘ dedim.
          ( Anne, düşündüklerim ağır geliyor , onun bir başkasıyla mutlu olma fikri beni yoruyor , diyemedim. )
          
          – Yüzün, gözün kızarmış, ağladın mı sen ? dedi.
          + Yok anne hava soğuk ondan kızarmıştır, dedim
          ( Ağladım anne. Yol boyunca ağladım. Ağlamasam sanki ölecektim, öyle çok dolmuştum ki, diyemedim. )
          
          – Neden yemek yemiyorsun? dedi.
          + Dışarıda atıştırdım tokum ‘ dedim.
          ( Yediğim kazıklar doyurdu beni anne, diyemedim. )
          
          – Mutsuz gibisin? dedi.
          + Hayır anne çok mutluyum dedim.
          ( Mutsuzum anne . Çok mutsuzum. Paramparçayım biraz da eksik. Ruhum acıyor anne , diyemedim. )
          
          Eğer deseydim , diyebilseydim annem benimle üzülür , hatta ağlar belki de kızardı bana hiç değmeyecek insanlara ruhum değdiği için. Annem üzülsün istemedim.
          
          Bu yüzden ben en çok anneme yalan söyledim.
          Hemde bir hiç yüzünden..
          
          Ne de güzel söylemiş Oğuz Atay:
          Bir gün beni farkettiğinde, beni farketmenin artık benim için farketmeyeceğini farkedeceksin. 
          Buda son sözüm olsun sana. Bir gün bunları gözlerinin içine cesurca bakıp ardı ardına sıralayacağım. Bir gün... İşte o gün benim günüm olacak.

ElifCenberoglu

Ayça Özefe - Biliyorsun
          
          Değmezsin diyorum ama hala seviyorum. Değmezsin diyorum ama baktığım her yerde seni görüyorum. Değmezsin diyorum ama bunu dinlerken bile ağlıyorum. Belki de sadece kendimi kandırıyorum. Sen herşeydin. Herşeyimden. Sen giderken yanlız gitmedin. Herşeyimi alıp götürdün. Geriye yıkık virane ben kaldım. Sosyal medyada durumuna şarıl şarıl akan yağmurun videosunu atmışsın. Altına da " bu nasıl bir yağmur " yazmışsın. Belki de o yağmurun yere çarpan hırçın damlaları benim gözyaşlarımı temsilen senin ayağına gelmiştir. Ya da ben çok şair kafasında düşünüyorum, bilmiyorum. Gülmeyi çok sevdiğini biliyorum. Tesadüfen arkadaşlarının yanından geçerken duymuştum. Zaten seni görmem de tesadüf gibi bir şeydi ya. Ama en tesadüfü seni sevmem oldu benim için. İki apayrı insan. Ben acıyım, o tatlı. Ben gülerken ağlarım, o ağlarken güler. Mesela ben, hıçkırıklarımın gözyaşına dönmesini engellemek için defalarca gözlerimi ovalarım. Sırf bu yüzden bir ara damla bile kullanmıştım. Sense bilmem kaçıncı kahkahalarından dolayı yaşaran gözlerini silmek için ovalarsın. Benim bir kere bile bakamadığım o güzelim gözlerini. Her neyse... En garibi de benden gittiğin için senden nefret etmem gerekirken hala senin için ağlıyor olmam...                                                                                                                 
           
          " Sen at yine o güzelim gülüşlerinden, ben yine silerim o damlaları, ağrıyan gözlerimden "
                                                                                                                                 Manolya'dan

ElifCenberoglu

Sadece üç günlük ömrü olan kelebek papatyaya aşık olur, 
          Ancak öleceğine saatler kala seni seviyorum der...
          Papatya sadece "bende" diyebilir..
          Ve kelebek ölür...
          Onu sevdiğimi zamanında söyleyemedim diye, Papatya üzüntüsünden hasta olur.
          Yapraklarını tek tek dökmeye başlar..
          Döktüğü her yaprakta seni seviyorum der..
          Sonunda papatya da ölür...
          
          İşte o günden beri sevdiğini söyleyemeyen herkes Papatya ya sorar:
          Seviyor mu ❤️
          Sevmiyor mu 

ElifCenberoglu

Onu her gördüğümde derin derin nefes almaya başlıyorum, kalbimin ağzımda attığını hissediyorum ve daha daha çok bakmak isteyen gözlerimi kırpmadan doyasıya izlemek istiyorum. Ne tuhaf değil mi? O her şeyden bir haber şekilde hayatına devam ediyor. Ve bilmiyor, birinin onun izlediğini, izlerken neler düşündüğünü, ben onun en çok bu halini seviyorum sanırım. Hiçbir şeyi kafasına takmıyor, istediği gibi hareket ediyor. Peki uzaktan sadece melül melül bakmakla yitinen ben ise tam tersiyim. En ufak şeyleri büyütüp kendime dert ederim. Ne gerek var dimi. Bir türlü bu huyumdan vazgeçemiyorum. Beni çok yıpratıyor. Hayatın zorluklarını artı olarak eklersek birde. Düşüncesi bile kötü. Bir gün, gecenin bir yarısı evde çok bunalmıştım. Bir hışımla evden çıkıp yürümeye başladım. Nereye gittiğimi inanın bilmeden, kafası güzel insanlar gibi yaylana yaylana yürüyordum. Başım gökyüzüne yapışıp kalmıştı sanki, çok eşsiz bir görüntü vardı. Sanki bir saniye indirsem, bir detayı kaçırıcakmışım gibi. Öyle gidiyordum ki. Bir anda omzum bir şeye sürtününce, bakışlarım hızlıca yan tarafıma kaydı. Bende de ne cesaret, tek başıma ıssız bir sokakta yürümek. Her neyse siyah hırkalı, başında kapüşonu biriydi. O da fark etmiş olmalı ki, bana döndü. Karanlıktan görünmüyordu fakat güzel bir yüzü vardı. Erkek bu arada. Bu yüz tanıdık geldi bana, aşık olduğum çocuktu. Her gün yüzü gülen kişi gitmiş, bambaşka biriydi karşımdaki. Bir süre bana baktı, fakat sonra ağır adımlarla yanımdan gitti. Şimdi düşününce nasıl bayılmamışım bakıştığımız zaman.Ki ben daha yanından bile geçmemişken. Arkasından mal gibi baktıktan sonra , evime geri döndüm. Yatağıma uzanıp onu düşünerek uyudum. Aslında teşekkür bile etmeliydim. Omzuma dokunmasaydı eğer kim bilir nerelere gidecektim.Neyse bir klişe ile kapatıyım; hani derler ya zıt kutuplar birbirini çeker, bizimkisi de böyle bir şey herhalde. Ya da... Bende bilmiyorum.

gamzeonline1231

@ ElifCenberoglu  Himm
Reply