Yiğit'in Alara'yı çok güçlü bir şekilde istemesinin sebebi daha karmaşık bana kalırsa.
Onun çevresindeki herkesin hayatında kontrol tuşuyken Alara'nın hayatında en başta böyle bir yeri yoktu. Alara gibi güçlü bir karakterin hayatında kontrol gibi figür olamazdı da zaten.
Tanıştıkları andan itibaren Alara'ya çok basit bir anlamda bile ulaşmak zordu, Yiğit bunu görür görmez fark etti. (okuyunca buram buram fark edilecek bir şey) Onların ilk dönemeci böyle başladı. Birisinin anlık bir bakışına bile ulaşamamak kontrol tuşunuzu bozuk hissettirebilir. Çalışıp çalışmadığını test etmek istersiniz.
İkinci dönemeçleri, Alara'nın Yiğit'e ayıracak bir vakti yoktu, Yiğit'in bu vakti kazanmak için mücadelesi 'güçlü' istekler uyandırdı.
Alara strateji yapmadı, kendisi gibiydi ve hayatını yaşamaya devam etti, strateji yapsaydı bu kadar kuvvetli yankı bulur muydu emin değilim.
Yiğit gibi hesaplı davranan bir karakterin karşısında stratejik davranmamak sahiden iyi bir özgüven gerektirir.