İçine çoğaldıkça dışına tenhalaşan, süsün ardındaki çirkinliği görebilenlerin,olması gerektiği gibi değil olduğu gibi cereyan eden olayların, geçici olduğununu bilerek yaşayanların... Kendi halinde olan her şeyin tutkunuyum. ️
Dünyaya kendi açımdan baktığım bir pencere var. Bu pencereden gözüme çarpan sahneler, bazen sıradan bir yol, bazen yolda giden bir adamın şemsiyesi, bazen sevdiğim birinin bir çift sözü ve ardından gelen tebessümü, bazen ayağımdaki ayakkabının yol üstünde ki aynaya yansıması, hatta bazen vicdanı sükut etmiş birinin dinlemeden, yargılamadan, onca yaşanmışlıkları geride bırakıp bir sözle nasıl bitirip yıkıma uğratını görmekte olabiliyor. Belkide bu yaşımda öğrendiğim en önemli şeylerden biri de vicdanı tefessüh etmiş birinin düşmandan bir farkı olmadığını görmek olmuştu...
Anlatmak istediğim çok şey var.
Haykırmak istediğim duygular, saatlerce koşsam yine de bazı duyguları atamayacağım şeyler var. Defalarca izlediğim filmi ilk kez izliyormuşcasına değiştirmek istediğim replikler var, bazı günleri bazı sesleri saksıya ekip kendimle götürmek istedim yerler var, sonunu bilmeden okuduğum şu kitaba yazardan evvel yazmak istediğim sonlar var.
Karmakarışığım. Avareyim. Her baktığında tebessümünü eksik etmeyen zuzuyu anımsatırcasına artık göğe bakınca tebessümünü saklayamayan bir leylayım. Duygularını, yaşanmışlıkları, küçük mahzene saklamak isteyen, hayali bir astronot gibi davranan ve gönlünün harabe yığınlarında kaybolan o küçük çoçuğum harran.
Artık karınca kadar telaşlı, minik serçe kadar ürkeğim. Bunların yanı sıra yazıya dökemediğim bir çok şeyin kölesiyim.
Olduğum kişiden bu duygulara başkaları tarafından evrildiğimi gördükçe yaşadığım bu tarifsizliği, benliğime kavuşmak olarak adlandırıyorum, naçizane. Ama bilyorum daha çok yolum var. Bir sonraki durağımın ne olacağını bekliyorum merakla. Ve düşünüyorum, gaflet uykusuna kapılmadan yolun sonuna ulaşmayı becerebilecek toparlanabilecekmiyim?