Televizyonlarda adamdan geçilmiyor herkes programcı herkes dine aşina ve allameyi cihan. Tamam, her kulun gittiği bir yol var lakin bu yol nereye gider? Kimin peşinden gider? Doğrumu gider, sapmış mıdır? İz üzerinde midir? Rotası doğrumu? İşte burada milletimizin inanç ve kanatları devreye girer ve başlar kaynamaya ortalık fokur fokur. Türkiye'mizde halen istim üstünde olan ve tartışılan kurumların başında diyanet gelir. Başbakana bağlı olarak çalışan ve devlete bağlı din hizmetlerini yürüten bu gelenekçi kurumsal yapı,hiç düşündünüz mü neden bu kadar eleştiri okları üzerine çevrilmiş vaziyette ve niye kimseyi tabir caizse memnun etmiyor.Din konusunda evet bu kurum Osmanlıdan kalma diğer adıyla şeyhülislamlık olan bir makamın Cumhuriyet devrindeki taşıyıcısı olma görünümünde,lakin kurumun tam bağımsız çalışma statüsü sadece kendisine tanınan yetki kadardır.Yani devlet bu kuruma atama yoluyla yönetici tayin ederler.Bugüne kadar da değişik iktidarlar döneminde bu kurumun siyasi kanaat ve yelpazenin istekleri doğrultusunda gayet mesafeli ve soğuk bir görünümde devam ettiğini söylemeden geçemeyeceğim.Mesela bir başkan yardımcısı vardı.Her perşembe günleri sanırım Radyo'da konuşma yapar ve daha sonraları siyah beyaz TV'lerde boy gösterirdi imside Asaf Demirbaş'tı.Biz kendisine Asaf Sallabaş derdik.Adamda mermer gibi surat vardı,sanki Sabih Kanadoğlu içine girmiş gibi.Etliye sütlüye karıştırılmaz,İslam yerine bir kültür geyik muhabbeti yapılırdı ve bu baş gedikli adam ,TRT'de uzun yıllar böyle başını sallayan atlar gibi sineklendi durdu.
Çünkü ondan böyle yapmasını mevcut siyasi varlık istiyordu, o da rolünü en güzel şekilde ifa ediyordu. Şimdi konuyu şuna getirmek istiyorum. Ülkemizde eğer din hizmetlerinin insanımıza ve herkese asli ve özüne dayalı hizmet vermesi isteniliyorsa en baştan bu diyanetin kendi içinde özgür olması gerekir.
- 🍵ÇAY VARSA HERYERDE🍵
- JoinedAugust 19, 2019
Sign up to join the largest storytelling community
or