Acziyetimi dillendirebilecek kadar güçlü degilim şu sıralar.Hayatımda önceden belirlenmiş kesin siyah sınırlar,şu sıralar kahve irislerime saplanan keskin yeşil harelerimdeki gibi bir tona sürüklendi.İçi hava yerine kasvetle dolu balonlar kalbime tekmelerin en esaslısını savuruyor .Beynimden aşağı dökülen yük kezzapları ruhumu istila ediyor.Alacakaranlık dünyada kendime kuytu bir köşe ararken,etrafıma saçtığım ışıklar bir bir sönüyor. Zihnime yeni şehirler kuruluyor hüzün tuğlalarıyla.Fısıltılara ev sahipliği yapan kulaklarım,çığlıkları kapı dışarı etmekle meşgul.Göz kapaklarım huzura başkentlik yapıyor etrafına kör olarak .Halihazırda dudaklarımdan firar eden kahkahalar yerine,düz çizgi halinde duruşunu koruyan tebessümlerle devam ediyorum.Zamanın kalbimde biriktirdiği katran,ruhuma yayılıyor. Sükunun pürüzlü elleri,tenimi delercesine sıkıyor kemiklerimi.Yeni dünyamda değişmeyen iki şey var.Kirpiklerimde idam edilmiş gözyaşlarım ve gırtlağımı tahriş eden hıçkırıklarım.İçine hapsolduğum dünya,geride bıraktığım dünyadan daha karanlık ve fırtınalı.Tek umudum, siyah dünyama düşen beyaz elbiseli kar taneleri.Yeni hikayemi,beyazın zaferini görebilmek adına dipsiz ve küf kokan bir kuytuda yaşayarak geçiriyorum.