HerDevayaDert

Ne cebime para koyan babam tanır beni
          	Ne de doğurduğunun yabancısı anam
          	Bir ben bilirim kendimi
          	Bir ben nefret ederim böylesine kendimden

HerDevayaDert

Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, buna aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı, çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi...

HerDevayaDert

Hoşça kalın
                        dostlarım benim
                                       hoşça kalın!
          Sizi canımda
                canımın içinde,
                     kavgamı kafamda götürüyorum.
          Hoşça kalın
                        dostlarım benim
                                       hoşça kalın...
          Resimlerdeki kuşlar gibi
                      dizilip üstüne kumsalın,
                                   mendil sallamayın bana.
                                                                  İstemez...
           
          
          Tek hecesiz elveda... 
                           

HerDevayaDert

Nazım Hikmet (Genco Erkal anısına) 
Reply

HerDevayaDert

AZ…Küçük bir kelime, büyük bir roman Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.

HerDevayaDert

... ayrılık masanın üstündeydi cıgara paketinde
          gözlüklü garson getirdi onu ama sen ısmarladın
          kıvrılan bir dumandı gözlerinin içinde senin
          cıgaranın ucunda senin
          ve hoşça kal demeğe hazır olan avucunda
          ayrılık masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi
          aklından geçenlerdeydi ayrılık
                        benden gizlediklerinde gizlemediklerinde
          ayrılık rahatlığındaydı senin
                                    senin güvenindeydi bana
          büyük korkundaydı ayrılık
          birdenbire kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine ansızın
          oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin
          ayrılık bunu farketmeyişindeydi senin
          ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden ağırlığı yoktu tüy gibiydi diyemem
                   tüyün de ağırlığı var ayrılığın ağırlığı yoktu ama kendisi vardı... 

HerDevayaDert

1902’de doğdum
          doğduğum şehre dönmedim bir daha
          geriye dönmeyi sevmem
          üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim
          on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği
          kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu
          ve on dördümden beri şairlik ederim
          
          kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
                                                         ben ayrılıkların
          kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
                                                         ben hasretlerin
          
          hapislerde de yattım büyük otellerde de
          açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
          
          otuzumda asılmamı istediler
          kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
                                                                      verdiler de
          otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
          elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ’dan Havana’ya
          
          Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de
          961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
          
          partimden koparmağa yeltendiler beni
                                                      sökmedi
          yıkılan putların altında da ezilmedim
          
          951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
          52’de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
          
          sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
          şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile
          aldattım kadınlarımı
          konuşmadım arkasından dostlarımın
          
          içtim ama akşamcı olmadım
          hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
          
          başkasının hesabına utandım yalan söyledim
          yalan söyledim başkasını üzmemek için
                        ama durup dururken de yalan söyledim

HerDevayaDert

bindim tirene uçağa otomobile
            çoğunluk binemiyor
            operaya gittim
                        çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
            çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21’den beri
                        camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
                        ama kahve falıma baktırdığım oldu
            
            yazılarım otuz kırk dilde basılır
                        Türkiye’mde Türkçemle yasak
            
            kansere yakalanmadım daha
            yakalanmam da şart değil
            başbakan filân olacağım yok
            meraklısı da değilim bu işin
            bir de harbe girmedim
            sığınaklara da inmedim gece yarıları
            yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
            ama sevdalandım altmışıma yakın
            sözün kısası yoldaşlar
            bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da
                                                       insanca yaşadım diyebilirim
            ve daha ne kadar yaşarım
                                         başımdan neler geçer daha
                                                                            kim bilir.
Reply

HerDevayaDert

Nereye koyduğumu hatırlamıyorum
          Hah! 
          Arıyormuş gibi
          
          
          
          
          Nasıl bir lisan bu 
          Nasıl betimlerim 
          Hangi deyiş bu anlamı kaldıracak kudrette 
          Çok güç inan bana
          Bu yoksunluk küçültüyor beni 
          Kayboluyorum 
          
          Kendimle çelişiyorum 
          Bu boşluğa bir ad verme çabam 
          (Özümü inkar etmişken) 
          Sanırım bayağı acınası  
          
          Önce sonsuz maviliklere sordum 
          Didiştiler aralarında 
          Yeşilliklerle andım 
          Ara bulandılar benimle 
          Lal oldu sığırcıklar
          Kurudu nehirler 
          Büktü boynunu bütün alemler 
          Sırayla düştü gökten melekler 
          Tanrıysa uyuyordu 
          
          Sıyırdım
          Bu gidişle fala da inanırım ben 

HerDevayaDert

Gecenin bir yarısında, 
          Eli elime uzandı ay ışığında.
          Bırak, bırak yiğidim elimi, bırak.
          Aşk dediğin elem ve acıdır, bırak.
          
          Gün boyu seni görürdüm gül bahçesinde
          Gün boyu beni görürdün gül bahçesinde
          Şıkıdı durdu küpeler, dolaşırken eli gerdanımda. 
          Bırak, bırak yiğidim beni, bırak.
          Aşk dediğin elem ve acıdır, bırak.

HerDevayaDert

Korkmamalıyım.
          Korku katilidir aklın.
          Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür.
          Korkumla yüzleşeceğim.
          Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim.
          Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim.
          Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.
          Lisan al gaib!