acılaşma söz konusu olduğunda, kışı sözde "gerçeklik"ten korkmaya başladığında hastalık için gerekli koşullar hazır demektir. dış tehditlerden korunaklı dünyalar yaratmak isteyen kimi kişiler, fazla ileri gidip dış dünyaya karşı abartılı yüksek duvarlar örerler. yeni insanlara, yeni yerlere, farklı yaşantılara karşı yükselen bu duvarlar onların iç dünyasını da yoksullaştırır. işte acılaşmak burada devreye girer. acılaşma'nın ana hedefi iradedir. bu hastalığa tutulanlar her türlü isteği yitirmeye başlarlar, birkaç yıl içinde kendi dünyalarının dışına çıkmaz olurlar, çünkü tüm enerjilerini çevrelerine duvar örmeye harcamışlardır. dış saldırılardan kaçınmak amacıyla, kendi içsel gelişmelerini de sınırlamışlardır. işe gitmeyi, televizyon seyretmeyi, çocuk yapmayı, trafikten şikayet etmeyi sürdürürler ama bunlar hep otomatiğe bağlanmıştır ve herhangi bir duyguyla ilişkileri yoktur, her şey kontrol altında olduğu sürece. zehrin bünyeye yayılmasının yarattığı en büyük sorun, tutkuların -nefret, aşk, umutsuzluk, merak vb.- su yüzüne çıkmasını önlemesidir. acılaşan insan zamanla hiçbir istek duymaz. ne yaşayacak ne de ölecek iradeye sahiptir artık, sorunun özü de budur.