Filistin, dünyanın en eski zeytin ağaçlarının köklerinde yeşeren, binlerce yıllık bir kültür mirasıyla doludur. Tarih boyunca süzülen taş evleri ve taş sokakları, şehirlere ayrı bir güzellik katar. Kudüs'teki Mescid-i Aksa (Harem-i Şerif), Kubbetu's Sahra gibi dini açıdan büyük öneme sahip yerler, Filistin'i Müslümanlar için mübarek ve kutsal bir merkez haline getirir.
Filistin’de her bir çocuk, Mescid-i Aksa’nın avlusuna adım atmadan, o avluda koşmadan ve Aksa Külliyesindeki medreselerde eğitim görmeden büyümez. Bu toprakların manevi mirası, çocukların kalbine ve zihnine derin bir şekilde işlenir; nesilden nesile taşınan bir değer haline gelir. Filistinli ebeveynler, çocuklarına tablet veya cep telefonu verip sorumsuzca vakit geçirmezler. Bugün, bu çocukların onca ağır travmaya rağmen insanlığı utandıran güçlü duruşlarının sebebi işte budur. Henüz yedi-sekiz yaşındaki bir Filistinli çocuk, size Allah’ın kelamı olan Ayetleriyle konuşur ve karşısında suskun kalırsınız.
Doğa, Filistin’in dağlık alanları ve bereketli ovalarıyla cömertçe kendini gösterir; bu ülke, dört mevsimi yaşayan nadir coğrafyalardandır. Zeytin, zeytin yağı, incir, badem, limon, portakal, mandalina, üzüm gibi bir çok narenciye türleri, bu bereketli toprakların başlıca geçim kaynaklarını oluşturur. Geleneksel el sanatları, el yapımı seramikler, el dokuma ürünleri nakışlarla birleşerek, yerel kıyafetlerin ve kumaşların zarafetini tamamlar ve dünya çapında haklı bir üne ulaşır.
İslâm kültürünün etkisiyle Filistin halkı, gelenek ve göreneklerine kuvvetle bağlıdır. Harabeye dönmüş evlerinde bile sizi baş köşeye oturtmaya özen gösterirler. İçinde bulundukları zorlu şartlara rağmen, bir yudum su ikram edememenin mahcubiyeti gözlerinden okunur.
Devamı aşağıda