Seul’ün karanlık sokaklarının arasında, sessizce ayakta duran bir bina vardır: Green Home Apartmanı.
Bir zamanlar sıradan insanların yaşadığı bu yer, şimdi insanlığın günahlarının yankılandığı bir mezarlığa dönüşmüştür.
Bir salgın, insan ruhlarını ele geçirmiştir.
Açgözlülük, kıskançlık, öfke ve arzular…
Hepsi, insanları kendi içindeki canavarlarla yüzleştirmiştir.
Artık kimse saf değildir; herkes, içinden doğan yaratığın maskesini taşımaktadır.
Fakat o enkazın içinde tek bir kişi hayatta kalır.
Kim Min Soo.
Ne tamamen insan…
Ne de tamamen canavar.
Yarı insan, yarı yaratık olan bu genç kız, hem insanlığın son umudu hem de kendi felaketidir.
İçinde bastıramadığı bir karanlık yaşar — adı Hyd.
Birlikte aynı bedende nefes alırlar; biri merhametle yaşamak ister, diğeri öldürerek hayatta kalmak.
Min Soo’nun savaşı dışarıdaki canavarlara karşı değil,
kendi içinde yankılanan o sesi susturmak içindir.
O, insan olmanın ne demek olduğunu hatırlamaya çalışan son varlıktır.
> “İnsanlar canavara dönüşmedi...
Sadece içlerindeki canavarı serbest bıraktılar.” (sweet home 2 ölüm ve kan)