Küçükken hep hayal kurardım. Bir kahraman hakkında. Bu kahraman benim en zor anlarımda yanımda olacaktı mesela.
Sesimin çıkmadığı zamanlarda sesim olacaktı, gücümün olmadığı zamanlarda gücüm olacaktı. Kısaca benim olamadığım ben olmama yardım edecekti.
Ama sonra büyüdüm. Hayallerim de etrafımdakiler tarafından ezilerek küçültüldü. Kahramanım da sadece zihnimin bir köşesinde öylece asılı kaldı. Ne konuştu, ne de hareket etti.
Çünkü artık büyümüştüm ve hayal kurmak boştu. Aynı kitap okumak gibi. Ya da yazmak gibi. Hepsi insanlar için hayır hayır benliğini kaybetmiş sığ görüşlü insanlar için boştu. Kahramanım hiç bir zaman olmayacaktı.
Hayatım kurduğum hayallere hiç yakın olmayacaktı. Etrafımdakiler ne ise ben de o olacaktım.
Gözyaşlarımı usulca içime akıtacak her şey yolundaymış gibi davranacaktım. Çünkü büyümüş olmak bunları gerektiriyordu.