Sen gönderdin
O gün, o sağanak yağmurun altında saatlerce ağladım. Saçlarımda ki ıslaklığı, gözlerimde ki çaresizliği; titreyen ellerimi, buz tutmuş bacaklarımı unutmadım. Hiçbirini unutamadım. O günün gecesinde, otuz sekiz derece ateşle yatağımda onun adını sayıkladığımı da unutmadım.
Bir umut bekledim, geri gelir diye. Tıpkı yıllardır beklediğim gibi bekledim. Bana; beni kirpik uçlarıma kadar seveceğini söylemişti. Ah sevgilim, şimdi onlar dökülüyor biliyor musun?
Nerelerdesin? Söyle bana, yoruldukları zaman nereye gider âşıklar?
İntihar etmek için atladığı suyu çok soğuk bulup, yeniden kıyıya ulaşmaya çalışan bir adam gibi iyileşmeye çalışıyorum. Lakin sen, bir anda gelip kurulu her şeyi bozup, darmadağın edip gidiyorsun. Terk ediyorsun beni. Ve ben sonsuz düzlükte bir küçücük, silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından bilmiyorum. Kayboldum galiba ama öyle sokakların, şehirlerin, binlerce kilometre yerlerin arasında değil. Beynimin içinde, dönüp dolaşan binlerce düşüncenin içinde kayboldum.